"Mutlu olmak varken şu dünyada
Geceler geldi dayandı kapımıza..."
Karanlığı pek sevmez insanlar.
Gece, kapkara bir sis perdesi gibi üstümüze düşünce, günışığının bizden ayrılmasının hüznünü ayrımsar yüreklerimiz, o karanlık içinde...
Günışığı, gecenin rengine kaptırmıştır yerini.
Pencerelerde bir terkedilmişlik, bahçelerde birhüzün bırakarak...
Gecenin rengi, üşütür yürekleri!...
Bir tutam ışık adına; gökteki yıldızlar ve bir de o muhteşem güzellikteki mehtaptır, sokaklarımıza aydınlık, yüreklerimize huzur sunan.
Ve bir de sokak lambaları!
Ayışığı, incecik seslenir kendi dilinden, bir şiirin dizelerinde:
"Korkma günü kovan geceden
Bak yıldızlara
Nasıl yapmışlar karanlığı
Delik deşik
O inceden inceden parıltılarıyla..."
Bu yüzden belki, her akşamla birlikte yürekleri ve sokakları bir hüzün kaplasa da, bir inatçı umutsaplanır kalır gönüllerde yine de! Direnen bir umut! Biliriz ki, yarın yine gün doğacak, gündüz olacak. Ve şafağın kızıllığında, bir başka gökyüzü bu doğuma tanıklık ederken, güneştir söyleyen türkümüzü!...
Biliriz ki; ne kadar karanlık olsa da gece, güneş doğmayı hiç unutmaz!
Asla ihmal etmez!
Tıpkı umutlarımız gibi...
Umut bitmiyor bu yüzden, tükenmiyor.
En uzun gecelerde, zifiri karanlıkta bile, gökyüzünde mehtap ve milyonlarca yıldız, yeryüzünde sokak lambaları umudumuzun nöbetçileri gibidir adeta.
Yüreğimizdeki bekleyişe de ortak..
İşte sevdanın bekçileri...
Ve umut bitmiyor bu yüzden...
"Umut, saklımızda ölümsüz bir bayrak
Kırmızı kırmızı, dalga dalgadır,
Nazlıdır.
Bir hançer gibi saplanmış yüreğimize
Umut,
Sevdamızla yeşeren
Kırmızı bir gül goncasıdır."
Demek ki; yalnız değiliz!
Ama yine de bir şeyi hiç unutmamalı ve her zaman anımsamalı:
Güneş doğduğu için batmaz!
Yeniden doğmak için batar!...