TARZAN kendini anlatıyor:
"Yaşayışım gayet basittir. Yaz kış Topkale'deki kulübemde ve mağaramda yaşarım. Evim meyve ağaçlarıyla, çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim. Günde üç kez buz gibi suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için, kendi yaptığım bitkisel yağı sürünürüm. Eski ve yeni yazıyı bilirim. Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum. Zaten, dertle gamı bunlarla unutuyorum. Gazete, dergi elimden düşmez, hepsini alır okurum."
"Eşsiz bir sanatçıydı O! Manisa'da yeşilin her tonunu canıyla, kanıyla yarattı. Eşsiz özverisi ile doğayla içiçe yaşamayı tüm insanlara öğretti. Zamanın gençliğine örnek oldu..." Manisalı yazar Bedriye Aksakal böyle anlatıyor Tarzanımızı.
Mitolojide "Tanrıların Dağı" diye de bilinen Spil dağında doğa ile bütünleşen, Manisa'nın yeşillendirilmesinde önderlik eden, daha doğrusu Manisa'yı yeşillendiren ve kentin sevgilisi olmuş bir Tarzanımız var. Adı Ahmet Bedevi. Yeşilin atası! Ve o, hâlâ yaşıyor!
31 Mayıs, Tarzan'ın aramızdan ayrıldığı gün! Tam 34 yıl önce bugün, doğayı katledenlere kızıp,"evlatlarım" dediği ağaçların katledilmesine yüreği dayanamayıp da, bir daha dönmemek üzere çekip gitmişti aramızdan. Çünkü küsmüştü doğa düşmanlarına.
Ama gerçekten de öldü mü? Sanmıyorum... Manisa'yı ve Spil'i süsleyen ağaçların tümüne hatır sormaya kalksanız, alacağınız yanıt, kesinlikle Bedriye Aksakal'ın da dediği gibi, "beni yetiştiren Manisa Tarzanı'dır" olacaktır. Binlerce ağaca imzasını atmış, doğayla içiçe olabilmek ve binlerce ağaç ailesinin yaşadığı ormanı koruyabilmek için dağları kendisine mesken edinmiştir. Kenti yeşillendiren bütün ulu ağaçların hepsini de Odikmiş, Manisa'yı hep yeşil tutmuştur Tarzan. Ağaç kesen yöneticilerin karşısına çıkmıştır.
Ama acımasız yöneticiler ağaç yerine beton ormanları kurmak için O'nun bir baba sevgisi ve korumacılığı ile kendi elleriyle severek, okşayarak yetiştirdiği ağaçları kesince, Tarzan'ın doğa ve yeşil sevgisiyle dolu yüreği bir başka canavarlık olan korkunç ağaç katliamını görünce daha fazla dayanamadı! 31 Mayıs 1963'te kalp krizi geçirerek aramızdan ayrıldı.
Bense O'nun öldüğüne inanmayanlardanım.
İnsanlar, arkalarında bıraktıkları eserlerle yaşarlar aramızda. Manisa Tarzanı da ağaç ve yeşil sevgisi yaşadıkça yaşayacak! Ve ardında öyle çok ulu eserler bıraktı ki... Tanrıların Dağı Spil'e gidin, bakın. Oradaki ulu ağaçlar, yeşilin atası Tarzan'ın yaşadığına tanıklık etmektedirler, dimdik gövdeleriyle. Çünkü O, yeşilin atası, ağaç sevgisinin sembolüdür. Ve Manisa'daki her ağaç da O'nun evladı!
Evlatları, Tarzan'ın hala yaşadığının en mağrur tanıklarıdır bugün, doğanın mağrur askerleri gibi dimdik gövdeleriyle. Hışırdayan yaprakları ise, bir türkü mırıldanır gibidir, soylu bir semahla dönerken Tarzan'ın ölümsüz ruhu: "Armut ağacı, başımın tacı / Kalksın semah eylesin anayla bacı."
Tarzan ise şöyle sesleniyor: "Ahmet Bedevi bir çıplak, garip adamdır. Amma ölünce, ağaç sevgisinin sembolü olacak, hangi idareci ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur!
Hayatı hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız: Manisa Tarzanı