Bugün yeni bir güne daha "merhaba" dedik, günün ilk ışıklarıyla birlikte... Takvimlerden bir yaprak daha kopardık böylece.
Yeni bir ayın da başlangıcı bugün. Böylece bir ay daha eksildi hayatımızdan. Ve saatlerimizi de yeni yılı karşılamaya ayarladık...
Gündüzler giderek küçülecek bundan böyle.
Makasla kesilmiş gibi kısalıp cüceleşecekler.
Gece, hep sanki bir adımda varılacak kadar yakın olacak hayatımıza.
Ya hayatımızdaki geceler?
Bunda ne saatlerin, ne de günlerin bir suçu var.
Hele güneşi sorumlu tutabilir miyiz?
Hele de güneş bunca uzaklaştırılırken günümüzden?
Biliyoruz; güneş şimdi “imdat” istiyor.
Kalın bir sis perdesi yavaş yavaş veinceden incedene ağını örmekte yurdum üstüne.
Yaşanacak daha uzun ve daha kara geceler için, ampuller nöbeti devralıyor güneşten...
Doğada sonbahar egemenliğini ilan ederken, yaprak dökümü sanki hayatımızda da yaşanır.
Yarım asırdır gazellenmiş cumhuriyet yaprakları, yüreklerde romantizm nostaljik kırıntıları...
“Güneş imdat istiyor”...
Yaşadığımız günler, biricik tanığımız.
Bir de, geçmişin yitirilmiş fırsatları... Yüreklerde esen fırtınanın eşliğinde, tutsak edilmiş düşler ve sürgün edilmiş umutlar... Ve hayallerin umuda dönüşmek istediği o günlerimiz...
Gecenin iz nöbetçisi şiirler okuyup, şarkılar söylerken karanlıklar üstüne, sessiz bir çığlık olur da çalar yürek kapımızı sürgüne gönderilmiş umut, yaşamın değişik bir boyutunda, bir postacı gibi, elinde bir zarfla.
Ve içinde tek satırlık bir mektup:
“Güneş imdat istiyor...”
Güneşin en kaprisli mevsimidir şimdi.
Uzun ve uygun adım yürüyüşlerle, gecenin kahreden sessizliği ile aynı ritimde, meydanlara ulaşmaya başladı bile karanlık... Işık, her seher vakti olduğu gibi selamlamaya hazırlanırken hayatı, sadece sisli sabahlar karşılayacak artık günlerimizi. Uzun, en uzun gecelerin hüküm süreceği yeni mevsime doğru, daha da ürkek doğacak güneş.
Sanki tutsak ve sürgün edilmiş...
Güneş imdat istiyor...
Ama biliriz, şimdiki günler daha çok aydınlığı yeğliyor, düşlerde bile.
Ve tıpkı bizim gibi, günler de kendi hayallerine tutunarak ilerliyor.
Patlamaya hazır, bir kıvılcım bekleyen sessiz bir çığlık gibi giderek büyüyen özlemleriyle birlikte...
Biliyoruz, düşecek ışık damlaları bir gün o sevdanın.
Ve bekliyoruz, taşı da çatlatan bir sabırla.
Havada şimdi bir mevsim dönümü yaşanıyor.
Güneş “imdat” istiyor.
Gelecek; uzun gecelere gebe.
Ama biliriz yine de;
Güneş doğduğu için batmaz, yeniden doğmak için batar.
Ve bu kez öyle bir havada gelecek ki...
Vaz geçmek bir daha asla mümkün olmayacak...
Ve şimdi, güneş “imdat” istiyor.