Güneşle bir buluşmam oldu dün sabah. Dilinden anlasam, neler söyleyecektim. Ne çok özlemişim meğer güneşli güzel günleri? Evden çıktığımda hiç ummuyordum bu buluşmayı.
Sokağımdan, Atatürk Bulvarı’na çıktığımda karşıladı beni ilk ışıklarıyla. Ne kadar mutlu oldum. Bu yüzden, ışıklarının okşadığı yüzüm değil de, yüreğim ısınıverdi hemen.
Işıklarıyla şehrimizin sokaklarında soluk soluğa bir voltaya çıkmıştı. Bu kadar geciktiği için özür dilercesine bir telaş içindeydi sanki! Tüm bir kış mevsimini bulutlarla mücadele ederek geçiren güneş, ısıtacak insan arıyordu sanki sokaklarda.
Tüm cömertliği ile salıvermişti ışıklarını...
O cömert ışığının altında iyice belirginleşen gölgemi farkettim.
İnsanların içine güneşli güzel günlerle birlikte daha mı bir güven ve yaşama sevinci doğuyor?
Yoksa kendimizi gölgemizle birlikte iki kişilik mi hissediyoruz?
Hayat kavgasındaki insanların içini de ısıtmasının nedenini anladım sonra:
Dünyamıza gülümsemeden önce, yüreklerimizde doğuyordu güneş!
Biliyorum, bu sabah önce camlarımıza usulca vurup da müjdeyi vermek için uyandırmıştı bizi. Kurutulmak için asılmış çamaşırların üzerinde şöyle bir gezindikten sonra, çiçeklerin henüz açmış tomurcuklarını okşadı ışıklarıyla. Sonra, oynamak isteyen çocuklarda karar kıldı gülen yüzüyle. Bütün bir kış üşüyen çocuklara borcunu ödemek istiyordu...
Bu yüzden, yürürken, Edip Akbayram’ın şarkısı yankılandı sanki kulağıma,Nazım’ın dizeleriyle.
Bir ıslık tutturdum: “Güzel günler göreceğiz çocuklar / Güneşli güzel günler / Motorları maviliklere süreceğiz...”
Sobasız evlerde koca mevsim borusunu öttüren kışa nasıl da kin duyuyordu güneş?
Karın, yağmurun zulmünde hükümsüz kalışına ne kadar da hayıflanıyordu kimbilir?
Dağlarda eriyecek karların henüz acelesi yoktu. Ama "Yine de tüm bir kış üşüyen çocuklara müjdeyi vermek gerekir” diyordu güneş, kendi dilinden seslenip de:
“Kırlara çiçek toplamaya çıkın çocuklar! Ellerimle size bahar getirdim!”
yakamoz
Güneşin ilk ışıkları
Güneşin ilk ışıkları
Mayıs 21, 1997 /