Bir aşiretten koca bir cihan imparatorluğuna kadar uzanan yolda, savaşlar ve fetihlerde gösterdiği üstün başarıları sayesinde, tarihin gördüğü yeryüzündeki en geniş coğrafyaya yayılabilmiş bir egemen güç haline gelen Osmanlılar, artık savaşlarda eski başarılarını tekrarlayamadıkları günlerin yaşandığı dönemle birlikte ve bir diğer etken olarak da Batı dünyasının yakaladığı uygarlık rüzgarının savurmasıyla da çöküse doğru sürüklenmeye başladı.
Osmanlı Devleti’nin çöküs sürecinin yaşandığı 19. yüzyıl başlarında, Batı dünyası, teknolojinin kendilerine kazandırdığı olanaklar sayesinde ve Osmanlılar’ın da bir çöküs dönemi içinde olmasından yararlanarak, dünyada egemen güç haline gelebilmek üzere harekete geçiyordu. Bu yüzyılda, yeryüzünde iki ayrı dünya da oluşmaya başlamıştı çünkü. Geri kalmış ülkeler. Kalkınmış, sanayileşmiş ülkeler.Yani; aynı gezegende iki ayrı dünya. Ya da dengesiz bir dünya…
Yani; yeryüzünde 19. yüzyıldan itibaren yeni bir güçler dengesi kavgası ve rekabeti yaşanmaya başlıyordu. Ve dünya, ağır ağır dünyanın güçlü devletleri tarafından yeryüzünün yeniden paylaşilması demek olan ve tüm dengelerin değişmesini belirleyecek Dünya Savaşi’na doğru sürükleniyordu… Öte yandan, varlığı boyunca diş geçiremedikleri Osmanlı Devleti’nin çöküs süreci yaşiyor olması da, amaçları dünyada egemenliklerini ilan etmek isteyen Batılı emperyalist güçler için çok önemli bir fırsattı…
Bir analiz:
Osmanlılar’ın tarihte bıraktığı izin hala bir çok açıdan çok canlı ve derin olduğuna dikkat çeken analize göre; Osmanlılar’ın savaşla çözdügü sorunlar, aslında siyasi çözümden uzak kaldığı için çözülmemis, yalnızca bastırılarak üstü örtülmüs ve dibe itilmişti. Ve bu yüzden de imparatorluk yıkıldıktan sonra yeniden başvererek, modern siyeseti şekillendirmeye başlamıştı. Verilen örneklerde; Sırp lideri Miloseviç’in Sırp milliyetçiliği bayrağını 1389’da Osmanlılar’la Sırplar’ın karşi karşiya geldiği Kosova Savaşi’nın olduğu alanda açtığı ve Ermeniler’in 1915’le ilgili Türklere yönelik soykırım suçlamaları ve iddialarını 3. bin yılın eşiğinde, 21. yüzyılda bile yeniden ısıtarak dünya kamuoyunun gündemine sokmaya çalistiklarina dikkat çekiliyordu.
Anadolu insanının dramı hiç bitmedi… Acısı hiç dinmedi…