Bu sevinci unutmam, unutamadığım bir acı ve bu acının daha öne çıkmasından!
2 Temmuz, artık bana doğum günümü değil, Sivas Katliamı’nı hatırlatıyor! Sivas’ta sanki biraz da ben yanmışım gibi…
Ve her doğum günümde düşünüyorum:
“Acaba bir ben miyim unutmayan?”
Büyük ve ünlü araştırmacı-yazar Asım Bezirci ile ilk tanışmam, Eski Foça’daki bir sempozyum sırasında olmuştu. Ne sevimli ve saygıdeğer bir aydındı? Beni en çok etkileyen yanı ise, onca bilgi donanımı ve kültürel birikim düzeyine karşın asla böbürlenmemesi, büyüklenip kibirlilik taslamaması, hep sıradan ve halktan biri gibi davranmaya çalışması olmuştu. Son derece nazik, saygılı, alçak gönüllü ve hoşgörülüydü. Asıl bu yönüyle daha büyümüştü benim gözümde. O an, gerçek bir aydınla tanıştığımı anlamıştım.
Onun ölüm yıldönümü 2 Temmuz! Ve de Sivas Katliamı’nın!
Tabii, bir ben değilim unutmayan.
O da Madımak Oteli’nde yakılarak öldürülen 37 candan biri olmuştu.
Diğerlerine saygısızlık etmiş olmak istemem ama, onun kaybı beni derinden sarsmıştı.
Sivas’ta katledilmeseydi eğer, şehrimizde o yılın Bağbozumu Festivali’ne katılacaktı yine.
Daha önce ard arda tam 3 kez katılmıştı.
Yoksa bir ben miyim unutmayan?
Ama ölümünden 2 ay sonra, onun yerine bu kez eşi geldi.
Yaptığımız bir sohbet sırasında, sevgili Refika Bezirci’nin anlattığı bir anılarını hiç unutmam. Balayılarını anlatmıştı. Bir aylık balayılarını gittikleri kentin kütüphanesinde geçirmişlerdi tümüyle.
Asım Bezirci’nin kitap sevgisi yüzünden.
— Ama balayımız asla zehir olmadı, demişti Refika Hanım.
Bu sohbetimizden tam 1 yıl sonra, Refika Hanım, eşi hakkında yazmış olduğu bir kitabını yolladı bana. Doğumundan ölümüne kadar Asım Bezirci’yi ve birlikteliklerini anlatıyordu kitabında. Bana anlatmış olduğu o ilginç balayı anılarına bu kitapta da yer verdiğini görünce öyle duygulanmıştım ki… O çok özel anılarının bir tanığıymışım gibi hissedip, kendime bundan bir onur payı çıkardım sanki.
Kitaba karşılık, ben de Asım Bezirci’nin bir resmini çizip gönderdim.
Refika Bezirci’nin kitabının ismi ise: “Bir Ben Miyim Unutmayan?”
Refika Hanım, eşinin anısını sadece bu kitapla yaşatmaya çalışmıyor ama. Evrensel Kültür Yayınları'nın desteğiyle, adına kurulan Asım Bezirci Kitaplığı’nda hem anısını, hem de eserlerini insanlarla paylaşmaya ve Asım Bezirci’nin yaşamında karanlığa nasıl ışık tuttuğunu anlatmaya çalışıyor. Dolayısıyla, “Sivas Katliamı’nı unutmayan bir sen değilsin! Bir sen değilsin Asım Bezirci’yi unutmayan! Yalnız değilsin Refika Bezirci!” diyebilmek mümkün belki. Ama eşinin ölümünden sonra, onun yerine festivale katıldığında, şehrimizin Refika Bezirci’yi bağrına bastığını acaba kaçımız hatırlıyoruz? Ve acaba Refika Bezirci’yi “fahri hemşehrimiz” ilan ettiğimizi, bir ben miyim unutmayan?