Cemaate yakınlığı ile bilinen Koza Gurubu'nun sahip olduğu Bugün gazetesinde 10 Kasım 2012 tarihli açıklamasında şöyle buyurmuş Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mustafa Sönmez: “Türkiye’nin geleceği metallerde” sözleriyle başlayıp, “Bor ve nikel geleceği belirleyecek” diyor. Kendilerinin de bir üyesi olduğunu belirttiği Zorlu Grubu’nun Gördes’te yaptığı nikel yatırımına da övgüler düzen Sönmez, “Şimdi çok değerli hale gelen nikel, özellikle son 10 yılda çok bilinir hale geldi” diyor. Yani Sönmez’e göre nikel memleketimiz için çok önemli ve elzem bir halde imiş.
Bor madenlerimiz nerede, kime, nasıl peşkeş çekildi?
Öyleyse 10 geriye gidip nikele ülkemizde neden değer verilmeye başladığını anlamak bir başka perde arkası gerçeğini görmek için bu perdeyi aralayıp da görelim. Perdeyi araladığımızda ortaya çıkan manzara Avusturalya’dan bir manzara ve 2005 yılına ait. Ve ortaya çıkan manzara, Avustralya ile yapılan 'Türkiye-Avustralya Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması Taslağı'nın 10. maddesi, Başbakan Erdoğan'ın "gizli" pazarlığını ortaya koyuyor. Başbakan Erdoğan, dünyanın bir ucu olan Avustralya'da "gizlice" bor madenlerimizi peşkeş çekmiş! Bu gizli pazarlık sonucu, ABD sermayeli ve dünyanın en büyük emperyalist maden şirketi Rio Tinto'nun kontrolündeki Avustralyalı madencilik tekeli BHP Billiton bor madenlerimizin sahibi olacak!
6 Haziran 2005 tarihinde, Avustralya'da BHP-Billiton Grubu yöneticileri ile görüşen Bakan Kürşat Tüzmen, BHP-Billiton'un "Türkiye'nin bor madenlerinin zenginleştirilmesine talip olduğunu, Türkiye'de bu amaçla yatırım yapmak istediğini" söylemişti. BHP Billiton'a destek vereceklerini de belirtip, madencilik sektörüne yabancı sermayeyi çekmek istediklerini yine açıkça söyleyerek, Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın da bu işin takipçisi olacağını ifade etmişti. Tüzmen'in, BHP-Billiton'u "dünyadaki operasyonlarıyla Avustralya'nın Gayrı Safi Milli Hasılasına katkıda bulunan bir firma" olarak tanıtması ise duyarlı çevrelerin dikkatinden kaçmamıştı. Örneğin; BHP-Billiton'un bağlı olduğu asıl perde arkasındaki emperyalist şirket Rio Tinto, bu operasyonlarda yer alan bir isim.
Gizli anlaşma 15 yıl bağlayıcı
Türkiye-Avustralya Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması'nın 10. maddesi de, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen'in açıklamalarını doğrular özellikte. Bu anlaşma taslağı,Başbakan Erdoğan'ın tam da Avustralya'da olduğu günlere denk gelmesi bakımından da anlamlı ve ilginç. Anlaşmanın 10. maddesi, bu şirketin dünyanın bor rezervlerinin yüzde 70'ine sahip bir ülke olan Türkiye'nin borlarını işletmek istediğini içeriyor. Bu madde, "Avustralya'nın anlaşmayı imzalamasının nedeni" olarak yer alıyor. 15 yıllık bir süreci kapsayan anlaşmada, Avustralyalı şirketlere çeşitli imtiyazlar sağlanacağı da özel olarak belirtiliyor.
İşte 10. madde:
Anlaşmanın, "Avustralya Hükümeti'nin anlaşmayı imzalamasının nedenleri" başlıklı bölümünde yer alan 10. madde şöyle: "BHP-Billiton'un, Türkiye'de potansiyel bir yatırımcı olup, dünya rezervlerinin yüzde 70'ini elinde bulunduran Türkiye'nin bor madenlerinin işletilmesi ve pazarlaması konusunda uzun dönemli planları bulunmaktadır. White Mining Şirketi de Türkiye'deki kömür madenciliği projeleri ile ilgilenmektedir. Türkiye'deki yeni maden kanunu ve yabancı yatırım kanunu, Türkiye'yi Avustralyalı yatırımcılar için daha çekici bir hale getirmiştir."
BHP Billiton ve Çaldağı
Şimdi bir bakalım, bu gizli anlaşmada adı geçen Avusturalya’nın BHP Billiton şirketi hangi şirkettir? Çaldağı’ndaki European Nickel şirketine finans ve politik destek verilmesini sağlayan perde arkasındaki şirketin ta kendisi! Ya da Çaldağı’ndaki maden şirketi tarafından çıkarılacak olan nikel cevherini kendi rafinerisine getirterek işleyecek olan dünyanın dev maden şirketi. BHP Billiton’un arkasında ise, gözünü dünya bor rezervine dikmiş olan dünyanın en büyük maden şirketi Rio Tinto şirketi var. European Nickel şirketinin paravan olarak kurup Çaldağı'na konuşlandığı Bosphorus şirketinin kuruluşunda ilk genel müdürlük görevine getirilen, Amerikan vatandaşı Kemal Yıldırım’ın eski bir Rio Tinto çalışanıolması bu durumda ne kadar da anlamlı? Ve Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Sönmez’in“Şimdi çok değerli hale gelen nikel, özellikle son 10 yılda çok bilinir hale geldi” şeklindeki sözlerini de, Devlet Bakanı Tüzmen döneminde Başbakan Erdoğan’la birlikte yapılan Avustralya gezisi sırasında BHP Billiton şirketi ile yapılan gizli pazarlık ve anlaşma da daha anlamlı kılmıyor mu?
Yani nikel Türkiye ekonomisi için bu kadar elzem ve son derece gerekli mi? Yoksa başka birilerinin bizden yok pahasına çalmak istediği bir yeraltı zenginliği mi? Veya Madenciler Derneği Başkanı Sönmez’e “Geleceği bor ve nikel belirleyecek” sözlerini hükmettiren asıl gerçek, Rio Tinto şirketinin Avustralya’da yapılmasını sağladığı "gizli anlaşma"nın hükümleri mi, yoksa dünyanın gerçeği mi? Önceki yazıdaki örneklerde görüldüğü gibi, dünyanın gerçeği; Avrupa ve Balkanlardan Türkiye’ye, Latin Amerika’dan ve Uzak Doğu’ya, Filipinler’e kadar uzanan geniş yelpaze içindeki manzarada Sönmez’i yalanlıyor. Ama nikelin gerçekte kimler için ve neden gerekli olduğunu çok iyi anlatıyor.
Vahşi madencilik uygulamalarına karşı dünya insanlığı küresel düzeyde direniyor. Madenciler Derneği Başkanı Sönmez’in dediği gibi, nikel değil geleceği belirleyecek olan. Ama vahşi madenciliğe karşı küresel düzeydeki çevreci mücadele geleceğe yön verecek. Veya bu geleceğe eğer doğa yön ve karar verecekse, doğanın tercihi küresel sermayenin hükmettiği gibi nikelden yana değil, yaşamdan ve insanlıktan yana olacaktır.