“Bir ağaç öldü, bir halk ayaklandı” dedirten bir manzarası var Türkiye’nin. Gezi Parkı’nda başlayıp, yurt geneline yayılan bu direniş sadece bir ağaç için değil elbette. Tıpkı diktatör Tayyip’in bu saldırganlığının sadece bir alış veriş merkezi için olmadığı gibi.
Her şey bir ağaçla mı başladı gerçekten?
“Kapitalizmin karşısında ideolojiden daha büyük bir düşman var, o da doğa” sözü kendisi bir kez daha hatırlatıyor bu manzarada. Bu sözde ideolojisiz olmayı tercih etmek gibi bir anlam yok elbette. Çünkü böylesine gözü dönmüş vahşi kapitalizm doğaya bile aykırı.
Her şey bir ağaçla mı başladı?
Gezi Parkı'ndaki ağacın yaşamasını isteyen halka “çapulcu” diyen zihniyetin ve yarattığı iktidarının başka neler söylediklerini filmi biraz geri sarıp da hatırlayalım mı?
Verilen taban fiyatın yeterli olmadığını söyleyen köylüye: “Gözünüzü toprak doyursun” deniyor. Ama kendilerinin gözünü hiçbir şey doyurmuyor. Kendi çocukları, akrabaları mısır tüccarı, holding sahibi, gemicik sahibi filan oluyor.
“Aldığımız maaş bize yetmiyor” diyen memura: “Siz Allah’a şükretmeyi bilmiyorsunuz” deniyor. Ama kendileri şükretmeyi hiç bilmiyor. Başbakan olur olmaz kendine 4ncü, 5nci şirketini kuruyor, hatta kankası Berlisconi’ye “Başbakan maaşı bana yetmiyor” diye dert yanıp yakınıyor. Ramsey burslarıyla okuyan oğlu Dünya Bankası’nda çalışmaya başlıyor.
“Açlık sınırında yaşıyoruz, geçinemiyoruz” diyen işçiye: “Bu memlekette senin yerinde olmak isteyen milyonlarca işsiz varken, yatıp kalkıp da hiç olmazsa bir işim var diye Allah’a şükret” deniyor.
İzlenen tarım politikası nedeniyle “Sefalete mahkûm olduk, anamız ağlıyor” diyen çiftçiye “Al ulan ananı da git, artistlik yapma” da deniliyor.
Öyleyse her şey bir ağaç yüzünden mi başladı gerçekten?
Yandaşlar dışındaki herkese düşmanmış gibi bir gözle bakılırken…
Yerüstündekilerden yeraltına kadar ne zenginliğimiz varsa hepsi yabancılar ve yandaşlara peşkeş çekilmişken…
Türkiye’deki 72 milyon insanın telefonları açık açık dinlenirken…
Bütün özgürlükler kısıtlanıp vesayet altına alınırken…
Türkiye adeta yarısı açık yarısı kapalı bir cezaevi haline dönüştürülürken…
12 Eylül Anayasası’nı bile mumla aratacak, ülkeye sivil diktatörlük getirecek bir anayasa “ileri demokrasiye geçiyoruz” diye topluma dayatılırken…
Gelinen nokta sadece vahşi kapitalizm.
Her şey bir ağaç yüzünden mi başladı gerçekten?
Dünyanın en bereketli topraklarının 18 milyon ton sülfürik asitten geçirilip yok edilmesine neden olacak ÇED raporuna “uygundur” diye onay veren vahşi kapitalizmin madencilik anlayışı ancak vahşi madenciliktir.
Öyleyse Çaldağı’nda nikel için bir ormanın ve 2 milyon ağacın yok edilmesine “katli vaciptir “diye onay veren bu zihniyet Gezi Parkı’ndaki bir ağaca nasıl tahammül etsin? Kendilerine yalan ve talanla saltanat makamları yaratan bu zihniyet, bir ağacın yaşamasını isteyen halka neden “çapulcu” demesin?
Peki her şey bir ağaç yüzünden mi başladı gerçekten?
Elbette ki hayır! Ama ağaç doğadaki yaşamın en önemli sembolü.
İnsanlar aslında insanca yaşam hakkı istiyor.
Halk, kendilerinin halk olduğunun anlaşılmasını istiyor.
İşçi, köylü, memur, emekli insanca yaşam standardı istiyor.
Mezheplere, etnik kimliklere parçalatılıp bölünen halk, kardeşçe ve barış içinde bir arada yaşayabilmek istiyor.
Özgürlükleri kısıtlanıp vesayet altına alınan insanlar özgürlük istiyor.
Peki neden her şey Gezi Parkı’nda bir ağaç yüzünden başlıyor?
Çünkü insanlar hep birlikte şunu demek istiyor:
“Yaşamak;
bir ağaç gibi tek ve hür,
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim.”
İşte böylece her şey bir ağaçla başlıyor.
Çünkü bir ağaç doğadaki yaşamın en önemli sembolü.
Peki Tayyip neden bu kadar zalim?
Çünkü vahşi kapitalizm ancak zulmederek varlığını büyütür.
Neden vahşice bir saldırganlıkla bütün bu seslerin ve tepkilerin susturulmasını istiyor, halkına zulmediyor?
Çünkü bir diktatör ancak zorbalıkla iktidarını koruyabilir.
Çünkü bu kadar gözü dönmüş vahşi kapitalizmin en ileri demokrasi anlayışıdır faşizm.
Evet, her şey bir ağaç için değil, insanın insanca yaşayabilmesi için.
Gölgesini satamıyor diye yerine alış veriş merkezi kurmak için Gezi Parkı’ndaki ağacın “katli vaciptir” deyip, bu ağacın yaşamasını isteyen halka da “çapulcular” diyen diktatör Tayyip, doğadaki yaşamın en önemli sembolü ağaca baltayla, doğadaki en değerli canlı varlık olan insana da biber gazı ve tomayla saldırıyor.
Çünkü onlar ümidin düşmanıdır,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
bursada havlucu recebe,
karabük fabrikasında tesviyeci hasana,
yoksul köylü hatçe kadına,
ırgat süleymana düşman.
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman.
vatan ki bu insanların evidir,
onlar vatana düşman.
çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına
çürüyen diş, dökülen et gibi
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.
ve elbette ki bir gün elbet
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle
bu güzelim memlekette
hürriyet…
Her şey bir ağaç yüzünden değil, ama her şey bir ağaçla başlıyor.
Şimdi… İşte bu yüzden görüyoruz hep birlikte:
BİR AĞAÇ ÖLDÜ! BİR HALK UYANDI!
BİR AĞAÇ ÖLDÜ! BİR HALK AYAKLANDI!
ÖYLEYSE, HAYDİ TÜRKİYE:
HERYER TAKSİM HER YER DİRENİŞ!
FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA!