varlığında kuruldu tüm cümleler
ancak yokluğunda dile geldiler
adını bilebilseydim eğer
derinliklerinde yaşamak isterdim
bir yosun olurdum ya da bir midye
hep içimde büyütürdüm sevdamı
yaşayıp soluk aldıkça her an
açılıp gönderirdim duygularımı
binlerce, onbinlerce inci
bulan olur belki, sevinen olur
bir deniz olsaydın isterdim hep
kocaman bir mavi okyanus
yaşamak isterdim derinliklerinde
bir yosun olurdum ya da bir midye
içimde büyütürdüm sevgimi
yaşayıp soluk aldıkça her an
açılıp yollardım duygularımı
binlerce, milyonlarda inci
arayan olur belki, bulan olur
ya da bir güneş olsun isterdim
mehtabın olup, parıldardım ışığıyla
bakabildiğim, görebildiğim herşey
yıldızlara dönüşsün isterdim
binlerce, milyonlarca yıldıza
ışığımla dokunabildiğim herşey
bir şarkıya dönüşsün isterdim
tanıdığım, tanımadığım herkes
avaz avaz şarkı söylesin isterdim
duyan olur belki, anlayan olur
varlığıyla kuruldu tüm cümleler
ancak yokluğuyla dile geldiler
sonunda bir gufteye dönüştüler
tutkulu, sevda dolu mısralarla
bu gufteyi dolduracağım bir şişeye
sımsıkı kapatıp sonra ağzını
insafına emanet edip de dalgaların
fırlatıp atacağım bir denize
bir gün vuracaktır nasılsa kıyıya
belki bir aşıklar kumsalında
buralarda hiç aşık olan yok bugünlerde
biliyorum, pek eski bir usul gerçi
ama bir bulan olur belki
kimbilir, besteleyen olur