En kabadayı gecelerin karanlığındayız
Derin endişeler içinde.
Halka halka dağılmada tepemizde,
Kahır dolu dumanıyla
Tütüp duran o son ocak.
Karanlığın en koyu deminde miyiz?
Saatler daha kaç var şafağa?
Hâlâ neresindeyiz gecenin?
Oysa bak, "Bugün 29 Ekim" diyor takvim
Sevdan yine başımda, memleketim.
Saatler, uykulara yenilmeye ayarlı.
Zaman, şimdi karanlığa teslim
Şiirlere emanet edip düşlerimi,
Uykularımı da kovdum peşinden
Anlayacağın, yine şiirler nöbetçi bu gece
Ama en kutsal sözcüklerimizi bile kirlettiler ya
Kaçmak istiyorum demirbaş sözcüklerden
Hiç dokunulmamış sözcükler arıyorum, anlatabilmek için seni
Sen; şiirlerine kadar kederli, türkülerine kadar dertli memleketim.
Üç denizin ortasında upuzun uzanıp yatmış,
Yaprak misali sararmış, sahipsiz kalmışsın ya,
Her dalgayla bile hiç kıpırdamıyorsun ya,
Hırsızlar hep iktidar olup duruyor ya
Çetelerin çöreklenmişken başına,
Yine de hiç uyanmayasıya uyuyorsun ya hep böyle
Benim nefesim kesilir
Sen; ölümüne kadar suskun, halkına kadar mahsun memleketim.
Halkın, çok yakından sevdiğim olur, haberin olsun
Acılarının kıyılarına tutunup da büyüttük sevdamızı
Dertlerimiz ve acılarımız bile kutsaldır bizim
Acıların ve dertlerinle yoğurmuşuz kavgamızı.
Bilmez misin, üstünde kaç kere yaraladı beni dertlerin?
Kaç kere kapandı üstümüze koca demir kapılar?
Güneş kaç kere buldu karanlık bir hücrede?
Yine de inadına uyandık her sabah,
Selamlamak için üstüne doğacak güneşi.
Meğer ne zor işmiş sevebilmek seni?
Sen; hem tutsaklığım, hem de özgürlüğüm oldun memleketim.
En karanlık ve soğuk gecelerinde şiirlere sarındık.
Yorgan yaptık üstümüze sevda ve umut türkülerini.
Saat 9'da mum yakıp her gece, güneşi biz çağırdık
Damıtabilmek için aydınlığı karanlık gecelerinden
Sürekli aydınlık için ışıklar sönerken bir dakika,
Yüreklerimizde yandı umudun ateş topu.
Sen; gecekonduların kadar yoksul, yalıların kadar varsıl memleketim.
Hangi dağa, hangi tepeye çıksam?
Artık seninle alay eden şu Ay'a mı?
Yıldızlara mı?
Güneş'e mi, söyle nereye?
Yoksa bir kez daha Samsun'a çıksam da mı bağırsam:
— Artık yetişir, yetişir!
Atatürk gelmez ikide bir!
Hani, nerede cumhuriyetin?
Oysa bak, "Bugün 29 Ekim"
Diyor başucumdaki takvim!
Sen; düşlerim kadar yasak, umutlarım kadar tutsak memleketim...