dün gece bütün ışıklarını ben yaktım şehrin
tam 400 yıldız sayabildim bir defada
hovardaca göz kırptım önce karanlığa,
bir kement fırlattım sonra gökyüzüne,
en parlak yıldızı tuttum samanyolundan.
bağladım ulu bir ağaca,
adını GÜNEŞ koydum...
her yan ışığa kesildi tümüyle
yıldızım gülümseyince yere.
dün gece ben parçaladım zifiri karanlığı,
sekizinci bir gün yaptım kendime,
adını YARIN koydum...
cadde boylarında, meydanlarda
ıssız sokaklarında şehrin
başladı o vakur yürüyüşü ışığın.
dağıldı gecenin rengi, kayboldu karanlıklar.
ve şafağın kızıllığında
bembeyaz duygularla
başladı söylemeye güneş
ışık türküsünü aydınlığın,
adını DOĞACAK koydum...
mutlu, cıvıl cıvıl, neşeli
kalabalıklar doluştu sokaklara,
dost gülücüklü, sevgi dolu yürekleri,
seslerinde buram buram kahkaha,
uzatsalar birbirine değecek elleri.
adını DOSTLUK koydum.
bir adam vardı, ilerlemiş yaşlarda,
gözlerini kısarak gülen bir adam.
o tertemiz bakışlarının parıltısında
bir işaret gördüm, içten ve sımsıcak,
halka halka dağılan
adını SEVGİ koydum...
insanlar çalışıyordu her yerde,
selamlar salarak seher yeliyle.
ve ekinde, okulda, pazarda,
fabrikaların tüten bacasından bile
türküler yankılanıyordu kulağıma,
hep bir ağızdan söylenen türküler
adını BARIŞ koydum...
saatin bilmem kaçıydı
ayıldığımda derin uykumdan.
sabahın ilk ışıkları vuruyordu cama.
neşeli çocuk cıvıltıları
dolduracaktı evleri, sokakları birazdan.
ne kadar karanlık da olsa gece,
güneş doğmayı unutmuyordu asla
adını UMUT koydum...
dün gece ben yaktım bütün ışıklarını şehrin,
dün gece ben yok ettim kör karanlığı.
kendime sekizinci bir gün yaptım ben dün gece
herşeyi düşünmek
ve söylemek mümkündü o gün, özgürce!
demek, dün gece ben güzel bir düş gördüm (!)
düşümü hayra yordum,
adını GELECEK koydum...
adını GELECEK koydum...