Hemen hepimizin ilkokul çağlarında öğrenip de sevdiği ve söylediği bu türkü, hem yurt, hem de doğa sevgisini birlikte anlatır. Oturduğum yere sadece
Ama bir gün bu sevgi, bağrında bir de nikel madeni taşıması dolayısıyla, ayrıca bir direnişe de neden oldu. Çünkü bu nikel madenini elde etmek isteyen İngiliz European Nickel şirketi tarafından“dünyada ilk defa” uygulanmaya çalışılan ve dünyanın en bereketli 7 havzasından biri olan, efsanelere bile konu olmuş Gediz Vadisi’nde yaşamı tümüyle yok edebilecek potansiyelde bir tehlikeye sahip proje nedeniyle, bir büyük bir çevresel facianın da odağı olacaktı Çaldağı…
Çaldağı, madencilikte sülfürik asit projesinin 'amiral gemisi' yapılıyor!
AB ve Dünya Bankası gibi kuruluşların Avrupa’nın göbeğinde bir çevresel faciaya göz yummaması nedeniyle Avrupa ve Balkanlarda tamamen umudunu yitiren İngiliz European Nickel (ENK) şirketi, gözünü Türkiye’ye çevirmişti. Dünyada hiçbir ülkede uygulanmasına izin verilmeyen proje için Türkiye’yi kendilerine cazip bir yer olarak gösteren nedenler ise; çevre bilinci ve çevreye duyarlılığın zayıf oluşu, bu konularda halkın çok cahil olması, yoksulluğun çok fazla olması ve ülkenin adeta bir yolsuzluklar cenneti haline gelmesiydi. Projesi için ümitlendiği bu ortamlar dolayısıyla European Nickel şirketi hiçbir ülkede alamadığı izni Türkiye’de sürdürdüğü lobi faaliyetleri ve güçlü diplomatik ilişkiler sonucu elde edebildi.
Daha önce deneme çalışmaları yaptığı Arnavutluk, Sırbistan ve daha birçok ülkelerden kovulmuş olan bu şirket, dünyada hiçbir ülkede uygulanmasına izin verilmeyen “sülfürik asit liç usulüyle açık nikel madeni işletmesi”projesi için Çaldağı’nı pilot bölge seçerek, projenin “Amiral Gemisi” ilan etti. Diplomatik ilişkiler ve baskılarla Türk hükümetinin zayıf yönlerini kullanmış ve sonunda istediği ÇED Raporu’nu da zaten kimselerden habersiz alabilmişti. Dolayısıyla devlet (ya da hükümet) gücünü de arkasına alan bir şirket, tüm Gediz vadisini yok edecek bir potansiyele sahip bir projeyi Çaldağı'ndaki paravan şirketi Sardes şirketi eliyle uygulayabilmek için her türlü resmi engeli aşmayı başarmıştı...
Böylece Çaldağı, bir direnişin de adı oldu…
ÇED raporları amacından saptırıldı!
Bilim veya bilimsellik denilince, öncelikle ayırt edilmesi gereken bir konu var: Gerçekten bilimi kim temsil ediyor, kimler gerçek bilim adamı? Tüm Gediz vadisini büyük bir çevre felaketine götürecek bu projeye izin için hazırlanmış ÇED Raporu’nun altına imza atanlar da Profesör unvanı taşıyor (!) maalesef. Ve maalesef Türkiye’de artık ÇED Raporları amacından sapmış, sadece isteyen şirketin siparişi üzerine para karşılığı hazırlanan birer belge özelliğine dönüşmüş. Ve de bu süreçteTurgutlu’ya gelip, “ormancılık artık o kadar önemli değil, ormancılıktan vaz geçip madenciliği teşvik etmek gerekir” diye konferanslar verenler de profesör unvanı taşıyordu…
Bilim; insanın ve doğadaki yaşamın devamı içindir
“Kim gerçek bilim adamıdır, gerçekten bilimi kim temsil ediyor” sorusuna karşılık olabilecek ve her zaman çevremle paylaştığım bir değer yargısı var:
Kendisinin bilim adamı olduğunu iddia eden kişinin önüne bir külçe altın koyun, bir de bir kâğıt parçası. Sonra da “hangisi daha değerli?” diye sorun. Eğer altın külçesinin daha değerli olduğunu söylüyorsa, o kişi gerçek bir bilim adamı değildir. Çünkü tarih boyunca insanlar bir parça altın için birbirini öldürmüş, savaşlar yapıp, kanlar dökmüş, Kızılderililere yapıldığı gibi kimi zaman ırkları yok etmiş, ülkeleri işgal edip, talan etmiş.
Ama bir kâğıt parçası yüzünden kimse birbirini öldürmemiş. Uygarlık tarihi boyunca insanlık bu kâğıt parçası sayesinde gelişmiş. Bir kâğıt parçası kimi zaman insanlığa kılavuz olup ona yol göstermiş. Bütün kutsal kitaplar altın külçesine değil, ama o kâğıt parçası üzerine yazılmış. Çocuklarımızı iyi insan olsunlar diye okula gönderdiğimizde, onların önüne bir külçe altın değil, ama işte o kâğıt parçası koyulur, kitap olarak veya defter olarak… İşte o kâğıt parçası, yok edilmek istenen, milyonlarca ağacın yaşadığı Çaldağı’ndaki ormandır, o ormanda yaşayan herhangi bir ağaçtır…
Bu nedenle, bir kâğıt parçasının daha değerli olduğunu söyleyen her kimse, kendisini insanlığa adamış, dolayısıyla doğadaki yaşamın devamından yana olan gerçek bir bilim adamıdır…