yakamoz
Amazon yazılar
Amazonlar hakkında bilgiler
Karadeniz kıyısına yakın bir yerde yaşayan ve müthiş savaşçı olan kadınlar. Aralarında hiç erkek bulunmayan bu kadınlar kendilerine ait bir devlet kurmuşlar. Thermodon(Terme Çayı) kıyısında Themikyra şehrinde yaşarlardı. Savaş Tanrıçası Ares’e taparlardı.
Efsanevi Kadın Savaşçılar
Amazonlar hakkında en geniş bilgiyi haklarında anlatılan öykülerden biliyoruz. Bir rivayete göre Libya ’da,başkasına göreyse Kafkasya ’da ortaya çıkmıştı Amazonlar. Ne var ki öykülerin geçtiği asıl yer Anadolu’dur. Anadolu Amazonlarının erken tarihi, neredeyse yaşadıkları söylenen bölgelerin tarihi kadar karanlıktır. Bir söylenceye göre soyları, zalimlikleri yüzünden tahttan indirilen iki İskit prensesi Scolopotus ve Hylinos ile başladı. Bu iki prenses, aileleri, takipçileri ve takipçilerinin aileleriyle birlikte yurtlarından ayrılarak Kafkasların eteklerinde bir devlet kurdular.Yeni bir ülke arayışındaki tüm göçebe kavimler gibi önceleri öldürdüler ve yağmaladılar. Fakat ele geçirilen halklar öç almak için gizlice silahlandılar. Bunu izleyen ayaklanmada İskit efendilerini yenmeyi başardılar. İskitlerin bütün erkekleri öldürüldü. İskitlerde savaş eğitimi kadın erkek ayrımı yapılmadan herkese verilirdi. Savaş eğitimi almış olan İskit kadınları kaçmayı başardılar. Peşlerinden gönderilmiş bir birliği de yenmeyi başarmış, takipçilerinden kurtulmuşlardı.
Erkekleri olmayan ve eskiden hükmettikleri insanlar tarafından esir edilmenin aşağılayıcılığına katlanmayı reddeden kadınlar Meotis Gölü (Azak Denizi) bölgesinde tamamen kadınlardan oluşan bir devlet kurdular. Biri devlet işlerini biri de orduyu yönetecek iki kraliçe seçtiler. Güçlü bir ordu oluşturduktan sonra savaşçılıklarını denemek üzere savunmayı bırakıp saldırıya geçtiler. Buna rağmen başarılı olmaktan uzaktılar; nüfuslarının artmaması onlar için bir dezavantajdı. Yeni kazandıkları özgürlükle evliliğin kölelik olduğuna inandıkları halde soylarının tükenmesi tehlikesi, yakın topluluklarla anlaşma yapmalarını gerektirdi. Bu geçici birlikteliklerden doğan erkek bebekler babalarına geri verildi; kızlarsa yaya ve at üzerinde dövüşebilmek üzere çocukluktan itibaren eğitim gördüler.
Başlangıçta genç kabile Don Nehri kıyısında yaşardı. Nehrin adıda ordu kraliçesi olan Lysippe ’nin oğlu Tanais ’ten gelir. Tanais savaşa olan tutkusu ve evliliğe değer vermeyişi yüzünden Afrodit’i kızdırır ve annesine aşık olmakla cezalandırılır. Tanais ensest ilişkiye girmektense kendisini nehre atıp boğar. Nehir o günden sonra onun adıyla anılır. Lysippe, Amazonları Anadolu’ya getiren kraliçedir. Onun zamanında Amazonlar Karadeniz’e geldi ve güney kıyısına yerleşmeye, krallıklarının batı sınırını belirlemek için ormanların arasında bir kent kurmaya karar verdiler. Bu kente kraliçelerinden birinin adını verdiler: Sinope. Hakimiyetlerini Kolkhis ’e (Eskiden Karadeniz ’le Kafkasya ’nın güneyi arasındaki bölgeye verilen ad) kadar genişlettiler. Bölgedeki dağlara Amazon dağları adı verildi.Amazon Dağları’ndaki derelerin birleşmesiyle oluşan geniş ve kısa bir nehir olan ve Karadeniz ’e dökülen Thermodon Nehri ’nin ağzındaki güzel bir burnun üzerine başkentleri Themiserya’yı (Bugünkü Terme) kurdular.
Amazon savaşçılarının en mağrurları barışta kendilerini avlanmaya ve savaş talimlerine verirdi. Bununla birlikte Anadolu Amazonları’nın tarımlada uğraştıkları sanılıyor. Savaşçılar her yıl iki aylarını çocuk sahibi olmaya ayırırlardı.Yalnızca savaşta adam öldürenlerin çiftleşmesine izin vardı. Başarılı olan savaşçılar kendilerini komşuları Gargarianlardan ayıran dağa gider, bekarlıklarının özgürlüğünü simgeleyen kemerlerini çıkarırlardı. Bir Amazon hamile kaldığında eve dönerdi. Doğan kızlar Amazonlarla kalır, savaşçı olarak yetiştirilirlerdi. Oğlan çocuklar Gargarianlara geri verilirdi.
Gargarianlarla geçirilen ya da tarımla uğraşılan birkaç ayın dışında Amazon ülkesi bir ordu devleti görünümündeydi. Ekonomik, politik ve sosyal yapılanmalar savaş temelliydi. Savaşa giden ordu, gençliklerinin en seçkin dönemindeki savaşçıları kapsardı. Bu savaşçıların ata binmedeki üstünlükleri anlatılırdı hep. Çıplak ata biner, çoğunlukla sadece yular kullanırlardı. Bir rivayete göre Anadolu ’ya biniciliği ilk onlar tanıtmıştı. Savaşlarda hızlı ve yenilmez olmalarını ata bu denli hakim olmalarına borçluydular. Bir Amazon daha küçük yaşta, erkeklerin egemen olduğu bir toplumla alay etmeyi öğrenirdi. Amazonların savaşçı yetenekleri üst düzeydeydi. Okçulukları çok başarılıydı.Kalkanlar ve zırhlar oklarına karşı korunmaya yetmiyordu. Kargılar ve “bigennis ”denilen çift ağızlı baltalarıyla savaşlarda çevrelerine dehşet saçarlardı. Darbelerden korunmak içinse ana tanrıçanın simgelerinden biri olan Ay biçimli kalkanlar kullanırlardı.
Amazonlar yüzyıllar boyunca Karadeniz ’deki üslerinden çok uzaklara akınlar düzenlediler. Kraliçeler, Efes ve Thiba gibi kentler kurdular. Üç kraliçe tarafından yönetilen (Marpesia,Lampado,Hippo) üç kabile batıda Trakya’ya, doğudaysa Suriye’ye yöneldi. Başkentleri Themiserya ’da savaş ganimetlerinin artmasıyla Artemis ’in ilkel bir versiyonu için tapınaklar inşa edildi ve onuruna festivaller düzenlendi.
Yunanlı coğrafyacı Strabon da Amazonlardan bahsedenler arasındadır. "…Bazıları, isimleri Alazonlar, diğerleri Amazonlar olarak ve Alybe’den sözcüğünü Alope’den ya da Alobe’den şeklinde okuyarak ve Borysthens Irmağı ötesindeki İskitlere ‘Alazonlar’ ve aynı zamanda ‘Kallipidler’ ve daha başka isimler vererek –ki bu isimler Herodot, Hellanikos ve Eudoksos tarafından bize zorla kabul ettirilmiştir- ve Amazonları Kyme yakınında Mysia, Karia,ve Lidya arasına yerleştirmek suretiyle, ki bu, Kyme’li Ephoros ’un da fikridir, tarihi metni de ğiştirmişlerdir. Ephoros ’un bu görüşü mantıksız olmayabilir; çünkü onlar vaktiyle Amazonlar tarafından, sonradan Aioller ve İyonlar tarafından yerleşilmiş olan ülkeyi kastetmiş olabilirler ve söylediğine göre isimlerini Amazonların vermiş olduğu belirli kentler vardır: Ephessos,Smyrna,Kyme ve Myrina gibi …"
Amazonların Anadolu ’daki yaşantılarını bize anlatanlardan ikisinin adı Halikarnas ’la ilişkilidir. Bunlardan ilki Halikarnas’lı Herodot ’tur. Tarihin babası olarak anılan ve sonradan Strabon’un da Amazonlardan söz ederken atıfta bulunduğu Herodot, onların öyküsünden ilk bahsedenlerdendir. "Amazonların, ki İskitler bunlara oirpata derler, Yunanca karşılığı erkek öldürenler demektir" der yazdığı tarihte. Onlara savaş açan Yunanlılar, diye anlatır, Thermodon savaşını kazandıktan sonra canlı olarak yakaladıkları Amazonları üç gemiye doldurup denize açıldılar. Amazonlar açık denizde erkeklerin üzerine atılıp onları döve döve öldürdüler. Ama bir gemi nasıl yönetilir bilmiyorlardı, dümen nasıl tutulur, yelken nasıl kullanılır haberleri yoktu. Erkekleri öldürdükten sonra, rüzgârın ve dalganın önüne katılmışlar, Dik Bayır denen yere varmışlardı. Amazonlar burada karaya çıktılar,çevrede otlayan atlara rastlayınca bunların üzerine atladılar ve İskit topraklarını yağmalamaya başladılar. İskitler başlarına gelene bir anlam veremiyorlardı. Bunların ne dillerini anlıyor,ne giyinişlerini tanıyor,ne de kim olduklarını biliyorlardı. Amazonların saldırıları karşısında şaşırıp kalmışlardı; bunları genç ve zorlu erkekler sanıyorlardı. Savaş alanında kalan ölüleri görünce daha da şaşırdılar, bunlar genç erkekler değil, kadınlardı. Bir daha ne olursa olsun onları öldürmemeye karar verdiler. Bakacaklar, görünüşte bunlar kaç kişidir, aralarından o kadar sayıda genç delikanlı ayıracaklar, karşılarına onları çıkaracaklardı. Bu gençler kamplarını Amazonların kampının yanına kurup davranışlarını onlara göre ayarlayacaklardı.
Eğer kadınlar üstlerine yürürlerse savaşmayıp arayı biraz açmakla yetineceklerdi. Sonra onlar durunca bunlar da duracak ve kamplarına geri döneceklerdi. İskitler böyle düşünmüşlerdi; çünkü bu kadınlardan çocukları olsun istiyorlardı. Delikanlılar aldıkları emirleri yerine getirdiler. Amazonlar onların kendilerine zararları dokunmayacağını anladıklarında onlara aldırmaz oldular… Öğle vakti olunca Amazonlar birer ikişer çevreye dağılır, doğal gereksinimlerini karşılarlardı. Bunu gören İskitlerden birisi kızlardan biriyle birlikte oldu. Kız da buna karşı koymamıştı. Bunu izleyen günlerde İskit gençleriyle Amazonlar daha da yakınlaştılar; kamplarını birleştirip beraber yaşadılar. Amazonlar İskitlerin dilini konuşmaya başlayınca gençleri kendileriyle birlikte gelmeye ikna ettiler. Birlikte Tanais Nehri ’ni geçip yeni topraklara yerleştiler.
Amazonlardan söz eden bir diğer isim de Halikarnas Balıkçısı’dır. Ege ’de bulunan birçok kentin Amazonlar tarafından kurulduğunu anlatır: "Anadolu ana erkil bir sistemle idare edilirken büyük ana tanrıça Kibele’ye tapılırdı. Kibele bir ay tanrıçasıydı. Kızlığı, kadınlığı ve analığı temsil ettiği için doğan ay, dolunay ve azalan ay olarak gösterilirdi, yani üçlek bir yapıdaydı. Ana tanrıçanın birçok adı vardı. Bunlar arasında İzmir adının kökü bakımından ‘Marian ’,‘Mirin ’,‘Aymari ’,ve ‘Mariyamne ’adları önemlidir. Bu adların sonuncusu Suriye ’ye vardığında Meryem’e, batıya ulaştığındaysa Marian ’a dönüşür"…şimdi gelelim eski bir efsaneye: Mirin adlı bir Amazon kraliçesi, Kuzey Ege kıyılarında ‘Serne ’adında bir kenti zapteder, erkeklerin tümünü kılıçtan geçirir; kadın ve çocuklarıysa köle olarak tutar. Kraliçe onlar için kendi adını taşıyan, Mirin kentini kurar. Mirin,aynı zamanda Kyme, Prienne ve Pitane, Lesbos Adası’nda da Mitilin (Midilli) kentlerini kurar. Bir gün adaya giderken fırtına kopar. Ana tanrıça Kibele filoyu korur ve Semadirek Adası’na götürür. Kraliçe Mirin o güne dek kimsenin oturmadığı adada Kibele’ye saygı ve şükranlarını anlatmak için bir tapınak kurar. Buradan da anlaşılıyor ki Kraliçe Mirin,Tanrıça Mirin ’in bir rahibesiydi.
Amazonlarla ilgili söylenceleri bir kenara bırakırsak geriye fazla birşey kalmıyor aslında.Tarihte gelmiş geçmiş bütün halkların geçmişine bakıldığında, söylencelerin yanında gerçek olan olayların tarihinin de anlatıldığını görüyoruz. Amazonlardaysa bu ayrım neredeyse yok denecek gibi. Anadolu ’dan geçen bütün halklar Amazonların izini -eğer vardıysa- çoktan örtmüşler. Peki o halde Amazonların gerçekliğiyle ilgili soruları yanıtlamaya nereden başlamak gerek? Onların yalnızca söylenceden ibaret olduklarını söylemek ne denli zorsa gerçekten yaşadıklarını söylemek de aynı şekilde zor. Bugüne dek bu konuda ortaya atılmış birkaç temel görüş var. Bunların hepsi de Amazonların öyküsünün, günümüzdeki halini alıncaya dek çeşitli söylencelerle beslendiğini ortaya koyuyor. Birinci görüş, Amazonların, erkeklerin yanında yardımcı olarak savaşa giren kadınlardan türediği yolunda. İkinci görüş Yunan kolonilerine saldıran tamamen tıraşlı yabancıların kadınlar olarak yorumlanmasıyla ilgilidir. İlk görüşü ortaya atan Bizans tarihçisi Caesarea ’lı Procopius, düşüncesini şöyle dile getirir: "Sabiri diye çağrılan Hunlar, diğer bazı Hun kabileleri gibi o bölgede (Kafkasya ’da) yaşarlar ve Amazonların aslında burada ortaya çıktıklarını ve sonradan Thermodon Nehri ’nin üzerinde şu anda Amisos kentinin bulunduğu, Themiserya yakınlarında kamp kurduklarını söylerler. Fakat bugün Kafkas bölgesi civarında Strabon ve diğerlerince haklarında çok yazılmış olmasına rağmen Amazonlarla ilgili ne korunmuş tek bir hatıra ne de onlarla ilişkili bir isim vardır. Erkeklerin özelliklerini taşıyan bir kadın ırkının asla var olmadığını ve insan doğasının kabul edilmiş gerçeğinin Kafkas Dağları’nda bir istisna oluşturmadığını savunan tez daha akla yakın görünüyor. Fakat gerçek, bu bölgelerdeki kavimlerin kadınlarıyla birlikte büyük bir orduyla Asya ’ya bir akın düzenledikleri,Thermodon Nehri ’nde kamp kurdukları ve kadınlarını burada bıraktıklarıdır. Sonra, erkekler Asya ’nın büyük bir kısmını yağmalarken bu toprakların yerli halklarınca kıstırıldılar ve tek kişi bile kurtulamadan katledildiler. Böylece hiçbiri kadınların kampına geri dönemedi. Bundan böyle kadınlar çevrede yaşayan halkların intikamından korktuklarından erzakın da yetersizliğiyle erkeklerin görevlerini üstlendiler. Erkeklerin kampta bıraktıkları araçlarla silahlandılar.Tümüyle yok edilene dek de burada erkeksi bir cesaret göstermek zorunda kaldılar. Olan işte buydu. Amazonların kocalarıyla birlikte savaşa çıktıklarına benim zamanımda gerçekleşen bir olaya dayanarak inanıyorum …Hunlar Roma topraklarına sık sık akın eder, savaşırlardı. Geride bıraktıkları ölü Hunların arasında kadın savaşçıların cesetlerine de rastlanırdı…"
Procopius ’un, Kafkasları Amazonların kalesi olarak göstermesi gelenekle uyum sağlar. Dağlar,sık ormanlar ve genel olarak keşfedilmemiş bölgeler, geç klasik dönemde yaşayanlara göre Amazonların yerleşim yerleridir. 16.yüzyılda yaşamış olan İspanyol kaşifi Francisco de Orellana, Güney Amerika ’da Marnaon Nehri kıyılarında Tapuyas yerlilerinin saldırısına uğradı. Anlattığına göre yerlilerin saflarında silahlı kadınlar da vardı. Nehir bundan sonra Amazon olarak anıldı. Amazonlarla ilgili ikinci bir görüşse onların aslında tıraş olmuş erkekler olduğu yolundadır. Bu görüşü düşünmeye başlamadan önce kadınlarla karıştırılan erkeklerin birtakım koşulları taşımaları gerektiği görülüyor:1) Amazonların yaptığı gibi onlar da Anadolu’ya birçok küçük kabilenin bulunduğu dönemde yerleşmiş olmalıdırlar. 2)Güçlerinin zirveye ulaştığı dönem Amazon zaferleriyle üst üste gelmelidir ve MÖ 15 ila 20.yüzyıllardan sonra olmamalıdır. 3)Akaların MÖ 1100 dolaylarında Attika ’dan Anadolu ’ya göç etmelerinden önce yok olmuş olmaları gerekmektedir. 4)Yunanlıların sakalsızlığı kadınlıkla özdeşleştirdikleri bir dönemde sakalsız olmalıdırlar. Böyle bir millet aramak Amazonları aramaktan çok daha güç gibi görünüyor. Oysa böyle bir halk var: Hititler. Hititler o dönemde dünyanın en büyük uygarlıkları arasındaydı. Hititlerin yükselişi MÖ 1300 ’lerde başladı; Mısırlıları yendikleri MÖ 1296 ’da doruğa ulaştı. Ne var ki bir süre sonra batıdan gelen deniz halklarının baskısına dayanamayan Hitit devleti çöktü, MÖ 1200 ’lerde başkentleri Hattuşaş yakıldı. Amazonların yok oluşu gibi Hitit imparatorluğu da hızlı bir biçimde tarih sahnesinden çekildi. Öyle ki MS 19. yüzyıla dek unutuldular. Eğer Hititlerle Amazonlar arasında heyecan verici bir benzerlik olduğu kabul edilirse, sakal bir anda önem kazanır. Hititler, Yunanlıların sakal bırakma adetini izlemediler. Yunanlılar için sakal, savaş alanında yakın dövüşürken ya da herhangi bir sokak kavgasında sorun çıkarsa da, hazine değerindeydi. Sakal, düşmana tutup çekebileceği uygun bir araç sağlıyordu. Bu nedenle MÖ 331 yılında Büyük İskender Arbela savaşına girmeden önce askerlerine sakallarını kesmelerini emretmişti. Gerçek ne olursa olsun Yunanlılar, Büyük İskender dönemine dek sakallarını kesmediler. O yıllarda kıllılık erkekliği, kılsızlık da kadınlığı simgeliyordu. Ünlü komedi yazarı Aristophanes, oyunlarından birinde efemineliğiyle ünlü oyun yazarı Euripides’e, Agathon ’a cilveli bir eda ile "Her zaman yanında tıraş bıçağı bulunur. Onu bir saniyeliğine bana versene" dedirtir. O dönemde tıraş bıçağı erkeğin değil, kadının gerekli bakım eşyalarından biriydi. Yunanlılar, Hititlerle ilk kez MÖ 12. yüzyılda ilişki kurdular. İki uygarlık Akaların Dorlardan kaçmak üzere Anadolu’nun Ege Denizi kıyılarında kurdukları kolonilerin bulunduğu topraklarda karşılaştılar. Hititler sakal uzatmayı Yunanlılardan görüp benimsediler. 12.yüzyılın ortasından önce yapılan anıtlarda Hititler tıraşlı gösterilir; sonrasında sakallıdırlar. Yunanlılar için bu dönem öykü anlatıcılarının evlerinden uzak göçmenleri cesaretlendirip şevklendirmek için masallar oluşturdukları dönemdir. Masallarda Aka kahramanları tekrar tekrar anlatılarak yaşatılırdı. Eski çarpışmaların bazılarında Yunanlılar sakalsız Hitit savaşçılarını küçümseyerek "kadın savaşçılar" olarak adlandırmış, ya da tamamen yanlış anlamaya dayalı, Hititleri kadın zannetmiş olabilirlerdi. Bu tür yanılgıların izlerini Yunan mitolojisinde görmek mümkün. Sözgelimi o döneme dek at görmeyen Yunanlılar, ata binmiş birini gördüklerinde ikisini tek bir canlı gibi düşünmüş ve kentaurlar söylencesine neden olmuşlardı. Aynı şekilde Hititlerin profilden devasa boyutlarda duvarlara resmettikleri tanrı figürlerini de görmüştü Yunanlılar. Hititler,uydukları saygıdan dolayı tanrı figürlerini insanlara göre çok büyük çiziyorlardı. Profilden çizildiği için tek gözü görülen tanrı figürleri Yunanlılar arasında tek gözlü devler olan Kyklop (Tepegöz) söylencesini doğurmuştu. Amazonlar da böylesi bir yanlış anlamanın sonucunda ortaya çıkmış olabilirler. Halikarnas Balıkçısı "Böyle bir yanlış anlama varsa İzmir kentinin Hititlerce kurulduğunu söyleyebiliriz" der. Balıkçı, ayrıca Artemis tapımının kökeni olan ana tanrıça tapımının Hititler döneminde yerleşmiş olduğunu söyler. Efes ’teki Artemis heykellerinin iki yanında bulunan geyiklerin de Hititlerin kader, mutlu alın yazısı simgeleri ya da tanrısı kimlikleriyle, “runda” adında kutsal saydıkları geyik olduğunu da belirtir. Bu görüş akla oldukça yatkın gelse de minik bir pürüz içeriyor. Bugün Hititler olarak bildiğimiz, kendilerine Nesililer diyen halk, Asya’dan Anadolu ’ya geldiğinde ataerkil yapıdaydı. Dolayısıyla beraberinde bir tanrıça kültürü getirmiş olamaz. Nesililer denen halk Anadolu’yu ele geçirip birleştirdikten sonra burada yaşayanların kültürlerini benimsemiş, hatta onların adını almıştı. Hatti Ülkesi denen Anadolu, anaerkil yapısını koruyordu. Bundan yola çıkarak belki de Amazonların çıkış noktasını Hititlerden daha geride, Anadolu’nun Nesililerden önceki halklarında aramak daha doğru olabilir.
Gerçek ya da söylence, kadın savaşçılar ya da kadın sanılan erkekler; Amazonlar yalnızca Anadolu halkları ve Yunanlılar üzerinde değil, tüm dünya tarihinde bir yer sahibi bugün. Feminist hareketlerde kadının erkeklerle eşitliğini vurgulamak için Amazon sözcüğü hâlâ kullanılıyor. Bu cesur kadın savaşçılarla ilgili anlatılanlar bir masalsa, romanlardan televizyon dizilerine dek bütün dünyanın aklına kazınmış bir masal.
Kaynaklar Halikarnas Balıkçısı, Merhaba Anadolu, Bilgi Yayınevi,1997 Herodotos, Herodot Tarihi, Çev:Müntekim Ökmen, İstanbul,1991 Sobol, D.J., Yunan Mitolojisinde Amazonlar, Çev:Burcu Yumrukçağlar, Öteki Yayınevi,1999 Strabon,Geographika, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, Çev:Adnan Pekman,2000 Salmonson, J.A.,The Encylopedia of Amazons, Paragon House,1991 Umar,B., İlkçağda Türkiye Halkı İnkılap Yayınları,1999
---------------------------------------
Kadın Savaşçılar Efsanesi: Amazonlar
Amazonlar hakkında en geniş bilgiyi haklarında anlatılan öykülerden biliyoruz. Bir rivayete göre Libya ’da başkasına göreyse Kafkasya ’da ortaya çıkmıştı Amazonlar. Ne var ki öykülerin geçtiği asıl yer Anadolu’dur. Anadolu Amazonlarının erken tarihi neredeyse yaşadıkları söylenen bölgelerin tarihi kadar karanlıktır. Bir söylenceye göre soyları zalimlikleri yüzünden tahttan indirilen iki İskit prensesi Scolopotus ve Hylinos ile başladı. Bu iki prenses aileleri takipçileri ve takipçilerinin aileleriyle birlikte yurtlarından ayrılarak Kafkasların eteklerinde bir devlet kurdular.Yeni bir ülke arayışındaki tüm göçebe kavimler gibi önceleri öldürdüler ve yağmaladılar. Fakat ele geçirilen halklar öç almak için gizlice silahlandılar. Bunu izleyen ayaklanmada İskit efendilerini yenmeyi başardılar. İskitlerin bütün erkekleri öldürüldü. İskitlerde savaş eğitimi kadın erkek ayrımı yapılmadan herkese verilirdi. Savaş eğitimi almış olan İskit kadınları kaçmayı başardılar. Peşlerinden gönderilmiş bir birliği de yenmeyi başarmış takipçilerinden kurtulmuşlardı.
Erkekleri olmayan ve eskiden hükmettikleri insanlar tarafından esir edilmenin aşağılayıcılığına katlanmayı reddeden kadınlar Meotis Gölü (Azak Denizi) bölgesinde tamamen kadınlardan oluşan bir devlet kurdular. Biri devlet işlerini biri de orduyu yönetecek iki kraliçe seçtiler. Güçlü bir ordu oluşturduktan sonra savaşçılıklarını denemek üzere savunmayı bırakıp saldırıya geçtiler. Buna rağmen başarılı olmaktan uzaktılar; nüfuslarının artmaması onlar için bir dezavantajdı. Yeni kazandıkları özgürlükle evliliğin kölelik olduğuna inandıkları halde soylarının tükenmesi tehlikesi yakın topluluklarla anlaşma yapmalarını gerektirdi. Bu geçici birlikteliklerden doğan erkek bebekler babalarına geri verildi; kızlarsa yaya ve at üzerinde dövüşebilmek üzere çocukluktan itibaren eğitim gördüler.
Başlangıçta genç kabile Don Nehri kıyısında yaşardı. Nehrin adıda ordu kraliçesi olan Lysippe ’nin oğlu Tanais ’ten gelir. Tanais savaşa olan tutkusu ve evliliğe değer vermeyişi yüzünden Afrodit ’i kızdırır ve annesine aşık olmakla cezalandırılır. Tanais ensest ilişkiye girmektense kendisini nehre atıp boğar. Nehir o günden sonra onun adıyla anılır. Lysippe Amazonları Anadolu’ya getiren kraliçedir. Onun zamanında Amazonlar Karadeniz’e geldi ve güney kıyısına yerleşmeye krallıklarının batı sınırını belirlemek için ormanların arasında bir kent kurmaya karar verdiler. Bu kente kraliçelerinden birinin adını verdiler: Sinope. Hakimiyetlerini Kolkhis ’e (Eskiden Karadeniz ’le Kafkasya ’nın güneyi arasındaki bölgeye verilen ad) kadar genişlettiler. Bölgedeki dağlara Amazon dağları adı verildi. Amazon Dağları’ndaki derelerin birleşmesiyle oluşan geniş ve kısa bir nehir olan ve Karadeniz ’e dökülen Thermodon Nehri ’nin ağzındaki güzel bir burnun üzerine başkentleri Themiserya’yı (Bugünkü Terme) kurdular.
Amazon savaşçılarının en mağrurları barışta kendilerini avlanmaya ve savaş talimlerine verirdi. Bununla birlikte Anadolu Amazonları’nın tarımlada uğraştıkları sanılıyor. Savaşçılar her yıl iki aylarını çocuk sahibi olmaya ayırırlardı.Yalnızca savaşta adam öldürenlerin çiftleşmesine izin vardı. Başarılı olan savaşçılar kendilerini komşuları Gargarianlardan ayıran dağa gider bekarlıklarının özgürlüğünü simgeleyen kemerlerini çıkarırlardı. Bir Amazon hamile kaldığında eve dönerdi. Doğan kızlar Amazonlarla kalır savaşçı olarak yetiştirilirlerdi. Oğlan çocuklar Gargarianlara geri verilirdi.
Gargarianlarla geçirilen ya da tarımla uğraşılan birkaç ayın dışında Amazon ülkesi bir ordu devleti görünümündeydi. Ekonomik politik ve sosyal yapılanmalar savaş temelliydi. Savaşa giden ordu gençliklerinin en seçkin dönemindeki savaşçıları kapsardı. Bu savaşçıların ata binmedeki üstünlükleri anlatılırdı hep. Çıplak ata biner çoğunlukla sadece yular kullanırlardı. Bir rivayete göre Anadolu ’ya biniciliği ilk onlar tanıtmıştı. Savaşlarda hızlı ve yenilmez olmalarını ata bu denli hakim olmalarına borçluydular. Bir Amazon daha küçük yaşta erkeklerin egemen olduğu bir toplumla alay etmeyi öğrenirdi. Amazonların savaşçı yetenekleri üst düzeydeydi. Okçulukları çok başarılıydı.Kalkanlar ve zırhlar oklarına karşı korunmaya yetmiyordu. Kargılar ve “bigennis ”denilen çift ağızlı baltalarıyla savaşlarda çevrelerine dehşet saçarlardı. Darbelerden korunmak içinse ana tanrıçanın simgelerinden biri olan Ay biçimli kalkanlar kullanırlardı.
Amazonlar yüzyıllar boyunca Karadeniz ’deki üslerinden çok uzaklara akınlar düzenlediler. Kraliçeler Efes ve Thiba gibi kentler kurdular. Üç kraliçe tarafından yönetilen (Marpesia Lampado Hippo) üç kabile batıda Trakya’ya doğudaysa Suriye’ye yöneldi. Başkentleri Themiserya ’da savaş ganimetlerinin artmasıyla Artemis ’in ilkel bir versiyonu için tapınaklar inşa edildi ve onuruna festivaller düzenlendi.
Yunanlı coğrafyacı Strabon da Amazonlardan bahsedenler arasındadır. “…Bazıları isimleri Alazonlar diğerleri Amazonlar olarak ve Alybe’den sözcüğünü Alope’den ya da Alobe’den şeklinde okuyarak ve Borysthens Irmağı ötesindeki İskitlere ‘Alazonlar’ ve aynı zamanda ‘Kallipidler’ ve daha başka isimler vererek –ki bu isimler Herodot Hellanikos ve Eudoksos tarafından bize zorla kabul ettirilmiştir- ve Amazonları Kyme yakınında Mysia Kariave Lidya arasına yerleştirmek suretiyle ki bu Kyme’li Ephoros ’un da fikridir tarihi metni de ğiştirmişlerdir. Ephoros ’un bu görüşü mantıksız olmayabilir; çünkü onlar vaktiyle Amazonlar tarafından sonradan Aioller ve İyonlar tarafından yerleşilmiş olan ülkeyi kastetmiş olabilirler ve söylediğine göre isimlerini Amazonların vermiş olduğu belirli kentler vardır: EphessosSmyrnaKyme ve Myrina gibi …”
Amazonların Anadolu ’daki yaşantılarını bize anlatanlardan ikisinin adı Halikarnas ’la ilişkilidir. Bunlardan ilki Halikarnas’lı Herodot ’tur. Tarihin babası olarak anılan ve sonradan Strabon’un da Amazonlardan söz ederken atıfta bulunduğu Herodot onların öyküsünden ilk bahsedenlerdendir. “Amazonların ki İskitler bunlara oirpata derler Yunanca karşılığı erkek öldürenler demektir” der yazdığı tarihte. Onlara savaş açan Yunanlılar diye anlatır Thermodon savaşını kazandıktan sonra canlı olarak yakaladıkları Amazonları üç gemiye doldurup denize açıldılar. Amazonlar açık denizde erkeklerin üzerine atılıp onları döve döve öldürdüler. Ama bir gemi nasıl yönetilir bilmiyorlardı dümen nasıl tutulur yelken nasıl kullanılır haberleri yoktu. Erkekleri öldürdükten sonra rüzgârın ve dalganın önüne katılmışlar Dik Bayır denen yere varmışlardı. Amazonlar burada karaya çıktılarçevrede otlayan atlara rastlayınca bunların üzerine atladılar ve İskit topraklarını yağmalamaya başladılar. İskitler başlarına gelene bir anlam veremiyorlardı. Bunların ne dillerini anlıyorne giyinişlerini tanıyorne de kim olduklarını biliyorlardı. Amazonların saldırıları karşısında şaşırıp kalmışlardı; bunları genç ve zorlu erkekler sanıyorlardı. Savaş alanında kalan ölüleri görünce daha da şaşırdılar bunlar genç erkekler değil kadınlardı. Bir daha ne olursa olsun onları öldürmemeye karar verdiler. Bakacaklar görünüşte bunlar kaç kişidir aralarından o kadar sayıda genç delikanlı ayıracaklar karşılarına onları çıkaracaklardı. Bu gençler kamplarını Amazonların kampının yanına kurup davranışlarını onlara göre ayarlayacaklardı.
Eğer kadınlar üstlerine yürürlerse savaşmayıp arayı biraz açmakla yetineceklerdi. Sonra onlar durunca bunlar da duracak ve kamplarına geri döneceklerdi. İskitler böyle düşünmüşlerdi; çünkü bu kadınlardan çocukları olsun istiyorlardı. Delikanlılar aldıkları emirleri yerine getirdiler. Amazonlar onların kendilerine zararları dokunmayacağını anladıklarında onlara aldırmaz oldular… Öğle vakti olunca Amazonlar birer ikişer çevreye dağılır doğal gereksinimlerini karşılarlardı. Bunu gören İskitlerden birisi kızlardan biriyle birlikte oldu. Kız da buna karşı koymamıştı. Bunu izleyen günlerde İskit gençleriyle Amazonlar daha da yakınlaştılar; kamplarını birleştirip beraber yaşadılar. Amazonlar İskitlerin dilini konuşmaya başlayınca gençleri kendileriyle birlikte gelmeye ikna ettiler. Birlikte Tanais Nehri ’ni geçip yeni topraklara yerleştiler.
Amazonlardan söz eden bir diğer isim de Halikarnas Balıkçısı’dır. Ege ’de bulunan birçok kentin Amazonlar tarafından kurulduğunu anlatır: “Anadolu ana erkil bir sistemle idare edilirken büyük ana tanrıça Kibele’ye tapılırdı. Kibele bir ay tanrıçasıydı. Kızlığı kadınlığı ve analığı temsil ettiği için doğan ay dolunay ve azalan ay olarak gösterilirdi yani üçlek bir yapıdaydı. Ana tanrıçanın birçok adı vardı. Bunlar arasında İzmir adının kökü bakımından ‘Marian ’‘Mirin ’‘Aymari ’ve ‘Mariyamne ’adları önemlidir. Bu adların sonuncusu Suriye ’ye vardığında Meryem’e batıya ulaştığındaysa Marian ’a dönüşür”…şimdi gelelim eski bir efsaneye: Mirin adlı bir Amazon kraliçesi Kuzey Ege kıyılarında ‘Serne ’adında bir kenti zapteder erkeklerin tümünü kılıçtan geçirir; kadın ve çocuklarıysa köle olarak tutar. Kraliçe onlar için kendi adını taşıyan Mirin kentini kurar. Mirinaynı zamanda Kyme Prienne ve Pitane Lesbos Adası’nda da Mitilin (Midilli) kentlerini kurar. Bir gün adaya giderken fırtına kopar. Ana tanrıça Kibele filoyu korur ve Semadirek Adası’na götürür. Kraliçe Mirin o güne dek kimsenin oturmadığı adada Kibele’ye saygı ve şükranlarını anlatmak için bir tapınak kurar. Buradan da anlaşılıyor ki Kraliçe MirinTanrıça Mirin ’in bir rahibesiydi.
Amazonlarla ilgili söylenceleri bir kenara bırakırsak geriye fazla birşey kalmıyor aslında.Tarihte gelmiş geçmiş bütün halkların geçmişine bakıldığında söylencelerin yanında gerçek olan olayların tarihinin de anlatıldığını görüyoruz. Amazonlardaysa bu ayrım neredeyse yok denecek gibi. Anadolu ’dan geçen bütün halklar Amazonların izini -eğer vardıysa- çoktan örtmüşler. Peki o halde Amazonların gerçekliğiyle ilgili soruları yanıtlamaya nereden başlamak gerek? Onların yalnızca söylenceden ibaret olduklarını söylemek ne denli zorsa gerçekten yaşadıklarını söylemek de aynı şekilde zor. Bugüne dek bu konuda ortaya atılmış birkaç temel görüş var. Bunların hepsi de Amazonların öyküsünün günümüzdeki halini alıncaya dek çeşitli söylencelerle beslendiğini ortaya koyuyor. Birinci görüş Amazonların erkeklerin yanında yardımcı olarak savaşa giren kadınlardan türediği yolunda.
İkinci görüş Yunan kolonilerine saldıran tamamen tıraşlı yabancıların kadınlar olarak yorumlanmasıyla ilgilidir. İlk görüşü ortaya atan Bizans tarihçisi Caesarea ’lı Procopius düşüncesini şöyle dile getirir: “Sabiri diye çağrılan Hunlar diğer bazı Hun kabileleri gibi o bölgede (Kafkasya ’da) yaşarlar ve Amazonların aslında burada ortaya çıktıklarını ve sonradan Thermodon Nehri ’nin üzerinde şu anda Amisos kentinin bulunduğu Themiserya yakınlarında kamp kurduklarını söylerler. Fakat bugün Kafkas bölgesi civarında Strabon ve diğerlerince haklarında çok yazılmış olmasına rağmen Amazonlarla ilgili ne korunmuş tek bir hatıra ne de onlarla ilişkili bir isim vardır. Erkeklerin özelliklerini taşıyan bir kadın ırkının asla var olmadığını ve insan doğasının kabul edilmiş gerçeğinin Kafkas Dağları’nda bir istisna oluşturmadığını savunan tez daha akla yakın görünüyor. Fakat gerçek bu bölgelerdeki kavimlerin kadınlarıyla birlikte büyük bir orduyla Asya ’ya bir akın düzenledikleri Thermodon Nehri ’nde kamp kurdukları ve kadınlarını burada bıraktıklarıdır. Sonra erkekler Asya ’nın büyük bir kısmını yağmalarken bu toprakların yerli halklarınca kıstırıldılar ve tek kişi bile kurtulamadan katledildiler. Böylece hiçbiri kadınların kampına geri dönemedi. Bundan böyle kadınlar çevrede yaşayan halkların intikamından korktuklarından erzakın da yetersizliğiyle erkeklerin görevlerini üstlendiler. Erkeklerin kampta bıraktıkları araçlarla silahlandılar.Tümüyle yok edilene dek de burada erkeksi bir cesaret göstermek zorunda kaldılar. Olan işte buydu. Amazonların kocalarıyla birlikte savaşa çıktıklarına benim zamanımda gerçekleşen bir olaya dayanarak inanıyorum… Hunlar Roma topraklarına sık sık akın eder savaşırlardı. Geride bıraktıkları ölü Hunların arasında kadın savaşçıların cesetlerine de rastlanırdı…”
Procopius ’un Kafkasları Amazonların kalesi olarak göstermesi gelenekle uyum sağlar. Dağlar sık ormanlar ve genel olarak keşfedilmemiş bölgeler geç klasik dönemde yaşayanlara göre Amazonların yerleşim yerleridir. 16.yüzyılda yaşamış olan İspanyol kaşifi Francisco de Orellana Güney Amerika ’da Marnaon Nehri kıyılarında Tapuyas yerlilerinin saldırısına uğradı. Anlattığına göre yerlilerin saflarında silahlı kadınlar da vardı. Nehir bundan sonra Amazon olarak anıldı. Amazonlarla ilgili ikinci bir görüşse onların aslında tıraş olmuş erkekler olduğu yolundadır. Bu görüşü düşünmeye başlamadan önce kadınlarla karıştırılan erkeklerin birtakım koşulları taşımaları gerektiği görülüyor:
1) Amazonların yaptığı gibi onlar da Anadolu’ya birçok küçük kabilenin bulunduğu dönemde yerleşmiş olmalıdırlar.
2) Güçlerinin zirveye ulaştığı dönem Amazon zaferleriyle üst üste gelmelidir ve MÖ 15 ila 20.yüzyıllardan sonra olmamalıdır.
3) Akaların MÖ 1100 dolaylarında Attika’dan Anadolu ’ya göç etmelerinden önce yok olmuş olmaları gerekmektedir.
4) Yunanlıların sakalsızlığı kadınlıkla özdeşleştirdikleri bir dönemde sakalsız olmalıdırlar. Böyle bir millet aramak Amazonları aramaktan çok daha güç gibi görünüyor. Oysa böyle bir halk var: Hititler.
Hititler o dönemde dünyanın en büyük uygarlıkları arasındaydı. Hititlerin yükselişi MÖ 1300 ’lerde başladı; Mısırlıları yendikleri MÖ 1296 ’da doruğa ulaştı. Ne var ki bir süre sonra batıdan gelen deniz halklarının baskısına dayanamayan Hitit devleti çöktü MÖ 1200 ’lerde başkentleri Hattuşaş yakıldı. Amazonların yok oluşu gibi Hitit imparatorluğu da hızlı bir biçimde tarih sahnesinden çekildi. Öyle ki MS 19. yüzyıla dek unutuldular. Eğer Hititlerle Amazonlar arasında heyecan verici bir benzerlik olduğu kabul edilirse sakal bir anda önem kazanır. Hititler Yunanlıların sakal bırakma adetini izlemediler. Yunanlılar için sakal savaş alanında yakın dövüşürken ya da herhangi bir sokak kavgasında sorun çıkarsa da hazine değerindeydi. Sakal düşmana tutup çekebileceği uygun bir araç sağlıyordu. Bu nedenle MÖ 331 yılında Büyük İskender Arbela savaşına girmeden önce askerlerine sakallarını kesmelerini emretmişti. Gerçek ne olursa olsun Yunanlılar Büyük İskender dönemine dek sakallarını kesmediler. O yıllarda kıllılık erkekliği kılsızlık da kadınlığı simgeliyordu. Ünlü komedi yazarı Aristophanes oyunlarından birinde efemineliğiyle ünlü oyun yazarı Euripides’e Agathon’a cilveli bir eda ile “Her zaman yanında tıraş bıçağı bulunur.
Onu bir saniyeliğine bana versene” dedirtir. O dönemde tıraş bıçağı erkeğin değil kadının gerekli bakım eşyalarından biriydi. Yunanlılar Hititlerle ilk kez MÖ 12. yüzyılda ilişki kurdular. İki uygarlık Akaların Dorlardan kaçmak üzere Anadolu’nun Ege Denizi kıyılarında kurdukları kolonilerin bulunduğu topraklarda karşılaştılar. Hititler sakal uzatmayı Yunanlılardan görüp benimsediler. 12.yüzyılın ortasından önce yapılan anıtlarda Hititler tıraşlı gösterilir; sonrasında sakallıdırlar. Yunanlılar için bu dönem öykü anlatıcılarının evlerinden uzak göçmenleri cesaretlendirip şevklendirmek için masallar oluşturdukları dönemdir. Masallarda Aka kahramanları tekrar tekrar anlatılarak yaşatılırdı. Eski çarpışmaların bazılarında Yunanlılar sakalsız Hitit savaşçılarını küçümseyerek “kadın savaşçılar” olarak adlandırmış ya da tamamen yanlış anlamaya dayalı Hititleri kadın zannetmiş olabilirlerdi. Bu tür yanılgıların izlerini Yunan mitolojisinde görmek mümkün. Sözgelimi o döneme dek at görmeyen Yunanlılar ata binmiş birini gördüklerinde ikisini tek bir canlı gibi düşünmüş ve kentaurlar söylencesine neden olmuşlardı. Aynı şekilde Hititlerin profilden devasa boyutlarda duvarlara resmettikleri tanrı figürlerini de görmüştü Yunanlılar.
Hititler duydukları saygıdan dolayı tanrı figürlerini insanlara göre çok büyük çiziyorlardı. Profilden çizildiği için tek gözü görülen tanrı figürleri Yunanlılar arasında tek gözlü devler olan Kyklop (Tepegöz) söylencesini doğurmuştu. Amazonlar da böylesi bir yanlış anlamanın sonucunda ortaya çıkmış olabilirler. Halikarnas Balıkçısı “Böyle bir yanlış anlama varsa İzmir kentinin Hititlerce kurulduğunu söyleyebiliriz” der.
Balıkçı ayrıca Artemis tapımının kökeni olan ana tanrıça tapımının Hititler döneminde yerleşmiş olduğunu söyler. Efes ’teki Artemis heykellerinin iki yanında bulunan geyiklerin de Hititlerin kader mutlu alın yazısı simgeleri ya da tanrısı kimlikleriyle “runda” adında kutsal saydıkları geyik olduğunu da belirtir. Bu görüş akla oldukça yatkın gelse de minik bir pürüz içeriyor. Bugün Hititler olarak bildiğimiz kendilerine Nesililer diyen halk Asya’dan Anadolu ’ya geldiğinde ataerkil yapıdaydı. Dolayısıyla beraberinde bir tanrıça kültürü getirmiş olamaz. Nesililer denen halk Anadolu’yu ele geçirip birleştirdikten sonra burada yaşayanların kültürlerini benimsemiş hatta onların adını almıştı. Hatti Ülkesi denen Anadolu anaerkil yapısını koruyordu. Bundan yola çıkarak belki de Amazonların çıkış noktasını Hititlerden daha geride Anadolu’nun Nesililerden önceki halklarında aramak daha doğru olabilir.
Gerçek ya da söylence kadın savaşçılar ya da kadın sanılan erkekler; Amazonlar yalnızca Anadolu halkları ve Yunanlılar üzerinde değil tüm dünya tarihinde bir yer sahibi bugün. Feminist hareketlerde kadının erkeklerle eşitliğini vurgulamak için Amazon sözcüğü hâlâ kullanılıyor. Bu cesur kadın savaşçılarla ilgili anlatılanlar bir masalsa romanlardan televizyon dizilerine dek bütün dünyanın aklına kazınmış bir masal.
Halikarnas Balıkçısı Merhaba Anadolu Bilgi Yayınevi1997 Bilim-Teknik Dergisi
Ansiklopedik Bilgi:
Amazonlar (Yunancası Ἀμαζόνες) klasik ve Yunan mitolojisinde tamamen kadın savaşçılardan oluşan tarihi bir ulus. Tarihçi Herodot´a göre Amazonlar Sarmatia´nın Scythia ile sınır bölgesinde yaşamışlardır. Amazonların öne çıkan kraliçeleri arasında Truva Savaşında yer alan Penthesilea ve kardeşi Hippolyta sayılabilir. Amazon savaşçılar genellikle Yunan savaşçılarla savaşırken resmedilmiştir. Helenistik ve Roma çağı tarihte Önasya´ya birçok Amazon saldırısından bahsedilir. Antik Çağda Amazonlar birçok tarihi kavimle ilişkilendirilmiştir.
Dede Korkut´a göre
Dede Korkut eserlerinde Alp Kızları diye geçer. Amazonların Azerbaycan´da yaşadıkları iddia edilir.
Herodot´a göre
Herodot´a göre Sarmatyalılar, Amazonlar ve İskitlerin atalarıdır. Sarmatyalılarda kadınlar sık sık erkeklerle beraber ava çıkar, savaşta yer alırlardı. Ona göre savaşta bir adam öldürmeyen kadın evlenemezdi.
Hipokrat´a göre
Hipokrat, Amazonları sağ göğüsleri olmayanlar olarak anlatır. Ona göre kız çocuklarına yapılan ve sıcak bronz bir metalle gerçekleştirilen operasyonla sağ göğüsün büyümesi engellenerek sağ omuz ve kolun gelişmesi sağlanırdı.
Roma tarihçilerine göre
Sezar, yaptığı bir konuşmada Senatoya Semiramiş ve Amazonlarının Önasya’da yaptığı fetihleri anlatır. Ayrıca Pompeius Trogus, Amazonların vatanı olarak Kapadokya´yı gösterecektir. Çeşitli Romalı tarihçiye göre Amazonların yaşadıkları yerler arasında farklılıklar vardır; Philostratus´a göre Toros Dağlarında, Ammianus´a göre Tanais´de, Procopius´a göre ise Kafkaslarda yaşamışlardır. Aurelianus esir alınan Got kadınlarını Amazonlar olarak adlandırdığı için bazen Amazonların vatanı olarak Baltık bölgesi bile belirtilmektedir.
Aydınlanma çağına göre
Avrupa´da Rönesans zamanında Amazonlar ilgi kaynağı olmayı sürdürmüştür. Francisco de Orellana 1542 yılında ulaştığı ırmağa, buradaki yerli kadın savaşçılara atfen Portekizce Amazonas ismini vermiştir. Kristof Kolomb ve William Raleigh gibi dönemin ünlü denizcileri de Amazon savaşçılarını anlatırlar.
Gerçeklik payı
Amazonların gerçekten yaşayıp yaşamadıklarına dair belirsizliğin bir dayanak noktası vardır. O da Amazonların ataları olan Sarmatyalılardaki kadın savaşçıların gerçekten var olduğudur. Bir efsane bile olsa Amazonların dayandığı temel gerçeklik burasıdır. Bu gerçeklik arkeolojik kazılardan da anlaşılmaktadır. Özellikle Sarmatya kadın mezarlarında yüzde yirmibeş oranında silahlar çıkmaktadır. Bu durum Sarmatyalılardan sonra İskitler’de de görülmüştür.
Popüler kültürde Amazonlar
Çeşitli çizgi roman, film, televizyon dizisi ve bilgisayar oyunlarında Amazon imgesi sıklıkla işlenmiş ve kadın kahramanlar Amazonlardan esinlenilmiştir. Bunların arasında televizyon dizisi olarak Xena – Savaşçı Prenses sayılabilir.
AMAZONS - ALPHABETIC LIST
Aello | Aella
The first to attack Heracles in the battle for Hippolyte's girdle. But Heracles wore the lion skin (from his first of the twelve labors), making him invulnerable. Aello could not kill Heracles and so he was easily able to kill her.
Ainia
An enemy of Achilles. She fought with Penthesilea at Troy, against Achilles.
Ainippe
One of the many Amazons who went after Heracles' captains, after Hippolyte was killed, in order to avenge her.
Alcibie
Se fought with Penthesilea at Troy.
Alcippe
She was the ninth and last Amazon to die in single combat against Heracles. After her death, the Amazons fought in a group.
Alkaia
She was one of the generals in Queen Andromache's army.
Anaea
She was an Amazon conqueror from the Thermodontine Amazons. She named a city after herself and her tomb lies there.
Anaxilea
Anaxilea was an Amazon who was believed to be of royal blood.
Androdaira | Androdaixa
One of the leaders of the Amazons who fought and died at Troy for Penthesileia. She was killed by Achilles.
Andromache
An Amazon Queen noted for her ferocity, and victories, in battle. The members of her troop are as follows:
- Andromeda - One of the mightier warriors under Andromache.
- Alcinoe, Antimache, Areximacha, Okypous, Pisto, Scyleia, Teisipyte, Telepyleia, Thraso, Toxaris, Toxis, Toxophile.
Antandre
She fought with Penthesilea at Troy.
Antianara
She succeeded Penthesilea as Queen after Penthesilea was killed at Troy.
Antibrote
She was one of the twelve Amazons who fought alongside Penthesilea at Troy.
Antiope
Version I
The Amazon queen Antiope was kidnapped by Heracles from her homeland, brought to Athens and presented to King Theseus. Theseus took her as his wife (or concubine, according to some myths) and she bore him a son named Hippolytus after her sister Hippolyte. She is the only Amazon known to have married. Fighting by her husband's side during an Amazon attack on Athens, one of her Amazon sister, Molpadia, ran her through with a spear.
Version II
Antiope was an Amazon Queen when Theseus (with or without Heracles) attacked. When she was defeated, she married Theseus and had his son, Hippolytus (named after Queen Hippolyte).
Version III
In another tale, Antiope was his consort, not his wife, and felt betrayed by Theseus when he married another. Antiope attacked the day of the wedding with her Amazons. She had planned to massacre the guests. It took Thesus, his companions, and the invincible Heracles to kill her.
Areto
Areto was an Amazon who went with Pantariste to kill the captains of Heracles' band to avenge the murder of Hippolyte. The Amazons won the battle.
Asteria
She was the sixth slain by Heracles in single combat when he came for Hippolyte's girdle. Even though the Amazons knew he was invulnerable, they still chose to challenge him one by one.
Bremusa
One of Penthesilea's twelve companions at Troy, where she was killed.
Celaeno
Celaneo was an Amazon under Hippolyte whose best weapon was a spear. She fought with Eurybe and Phoebe, standing shoulder to shoulder in combat. They were killed by Heracles.
Cleite
Her ship was blown off course when on its way to join Penthesilea at Troy; she ended up in Italy and founded the city of Clete.
Clonie
Accompanied Penthesileia to Troy, and died there.
Deianeira
She was the fifth Amazon killed by Heracles in single combat.
Derimacheia
She was one of the twelve Amazons with Penthesilea at Troy.
Derinoe
Derinoe was another of the twelve who fought for Penthesilea at Troy. She killed Laogonus in single combat.
Eriobea
She was the fourth killed by Heracles in single combat.
Euryale
She was an Amazon Princess, and an ally to Aeetes against the Scythians. As she rode through the raging battle she swung her great labrys round and round and slew enemies with great ease.
Eurybe
One of the trio, with Celaneo and Phoebe, who stood shoulder-to-shoulder with their spears and were unbeatable in battle. Unbeatable until they met Heracles and the lion skin which made him invulnerable; he killed all three with one mighty sword stroke.
Evandre
She accompanied Penthesileia to Troy, and died there.
Gryne
The Amazon made love to by Apollo.
Harmothoe
Another of Penthesilea's companions at Troy.
Hipp | Hippo
Hipp's name means 'horse', a word found in many Amazon names. She was one of the generals who helped found the cities of Ephesus, Smyrna, Cyrene, and Myrina. Afterwards she and her 'sister' generals, Marpesia and Lampado, set up a wooden image of Artemis in Ephesus. There they would perform a ceremonial shield dance with rattling quivers, beating the ground in unison to the accompaniment of pipes playing a wild, warlike melody.
Hippolyta | Hippolyte
Hippolyta was one of the greatest queens of the Amazons and one of the most beautiful and strongest women of her time. She wore the golden girdle of Amazonian queenship, a gift from her father, Ares (her mother was Otrera). This royal belt became the object of Heracles' ninth labor. Hippolyta was attracted to Heracles and was ready to give him the girdle until Hera, Heracles' nemesis, disguised herself as an Amazon and spread the rumor that the queen had been robbed by him. The Amazons rose to assist their queen and a fight ensued. In the battle, Heracles, believing Hippolyta plotted against him, killed her, took the girdle and left.
Hippolyte II
She was Penthesilea's sister. While the two were hunting together, Penthesilea accidentally killed her. Penthesilea was so shocked and ashamed, that she left the Amazons, taking twelve of her Amazons with her to Troy.
Hippothoe
She also fought along with Penthesilea at Troy.
Hypsipyle
Hypsipyle served under Hippolyte. She joined in the battle with Pantariste against Heracles' captains, Telamon, Theseus and Tiamides.
Iphito
Iphito also served under Hippolyte. She joined in the battle with Pantariste against Heracles' captains, Telamon, Theseus and Tiamides.
Kleoptoleme
She was a warrior under Andromache.
Kydoime
She was also a warrior under Andromache.
Lampado
A Queen and General of the Army; she was instrumental in setting up a famous shrine to Artemis at Ephesus.
Lykopis
She was an archer under Andromache.
Lysippe
The Amazon queen Lysippe had a son, Tanais, who offended Aphrodite by his scorn of marriage and his devotion to war. In revenge Aphrodite caused him to fall in love with his mother. He was so shamed by this that he flung himself into a river, thereby drowning. Lysippe lost her sorrow in work consolidating her queendom, building the city of Themiscyra and raising temples to worship Artemis.
She was the one who established the policies that Amazons lived by. She was an intelligent woman, and an excellent general. It is said she led a force of women that were the first to use calvary in battle.
Marpe
She was the seventh to face Heracles in single combat, and the seventh to die.
Marpesia
One of the great military queens, Marpesia began a victorious campaign at the Black Sea and soon conquered Thrace and Syria. Then, with Queen Hippo she marched through Ephesus and Cyrene, finally reaching the Aegean Sea. After settling down to rule her empire, she was called back to the battlefield to defend it from the attack of a force of Asian barbarians and lost her life in the process.
Melanippe
Melanippe was the sister of Antiope. When Heracles came for Hippolyte's girdle, she was captured. While being shipped to Greece, she planned a successful mutiny on one of Heracles' ships, that freed her and some other captive Amazons. They took over the ship, killing the Greeks and tossing their bodies overboard. Unfortunately, these Amazons were 'horsemen', not sailors, and they were soon shipwrecked on the shores of Scythia. Here they stole horses and became marauders and thieves.
Molpadia
The Amazon warrior cited in some myths as the slayer of Antiope in the battle of Athens.
Myrine
In addition to Amazonia north of Greece, there was supposedly another Amazon kingdom, possibly of earlier vintage, in Libya, where Myrine ruled. She is reported to have invaded Atlantis and subdued it with 30 000 mounted women warriors supported by 3 000 infantrywomen, all armed with bows and protected by heavy snakeskin armor. Defeating the Atlantians, Myrine executed all the men and enslaved the women and children. Then she established a city in her name and signed a truce with the remaining Atlantians to protect them against a fierce neighboring tribe.
When the Amazons relaxed, confident in their victory, the Atlantians concluded a secret alliance with the neighboring tribes and overthrew the women warriors. Myrine escaped and pursued her military career eastward, conquering Lesbos, Samothrace, and Lemnos. Caught in a storm in the Aegean Sea, she sacrificed to 'the Mother' and was spared, thereafter setting up shrines in the goddess' honor. She died in battle in Thrace, when an alliance of kings invaded Amazon-held Asia Minor; her grave was covered by a huge hill built by women and called Baticia ('thorn hill').
Myrto
In some myths she is the mother of Myrtilus by Hermes, though, in other myths, his mother is usually seen as Cleobule.
Mytilene
Sister of Myrine, Queen of the Amazons. Mytilene assisted her in their attack on Lesbos, and in gratitude Myrine built and named its chief city for her.
Omphale
The Amazon queen Omphale was said to have ruled the southern empire of Libya. Omphale bought Heracles in a sale of slaves and had him weave, spin and card wool as well as many other duties. If he made mistakes she would beat him with a golden sandal. Eventually growing bored with him, Omphale sent Heracles back to his homeland.
Oreithyia | Orithia
She was kidnapped, and raped, by Doreas, the north wind. As a result she bore two daughters, Cleopatra and Chione, and the two Argonauts, Calais and Zetes. She was a daughter of the Amazon Queen Marpesia. When her mother was killed by Asian barbarians, her mother's position fell to her. She forged an alliance with Sagillus, King of Scythia, who sent his son with an army to help Orithia avenge her mother's death.
Otrere
Otrere meaning 'nimble' was the name given in some tales to the ancestral goddess of the Amazons. It was also a title of distinction bestowed upon women leaders.
Pantariste
When Heracles' captains fled, Pantariste lead the chase after them. Two Greek foot soldiers attacked her, but she killed both, one by choking him to death, the other by beheading him with her labrys (a double-headed axe).
Penthesilia
Penthesilea was the daughter of Orithia and Ares, god of war. She was one of the greatest Amazon warriors, known for her bravery, her skill in weapons and her wisdom. During a hunt, she accidentally killed her sister, Hippolyte II. She was so filled with grief that she set out for Troy where her Amazons fought against the Greeks. Since she was the daugher of Ares she was able to kill many warriors at Troy, including Machaon. She engaged Achilles in single combat that was a close combat but was finally killed. Achilles mourned her death when he tore off her helmet and saw her beauty. It is said, in some versions that in his battle rage, he raped her corpse, and killed a comrade that suggested that his lust was unnatural.
Philippis
Philippis was the second Amazon (of nine) to engage Heracles in single combat. She was killed.
Phoebe
Phoebe was the third of a trio of Amazon spear-women (with Celaneo and Eurybe) who were killed by Heracles.
Polemusa
Polemusa was one of the Amazons who accompanied Penthesilea to Troy.
Prothoe
Prothoe was the third Amazon to take on Heracles in single combat. Heracles won, killing her.
Tecmessa
Tecmessa was the eighth Amazon to challenge Heracles in hand-to-hand combat. She was killed.
Thalestris
Thalestris was an Amazon Queen during the days of Alexander the Great. Alexander met with her and they hunted lions together and had thirteen nights of lovemaking (thirteen is a sacred fertility number for moon worshippers - it is the number of new moons in a year). She had hoped to have a mighty daughter from Alexander, but she died soon afterword without issue.
Thermadosa
Thermadosa was one of Penthesilea's Amazon companions at Troy.
Valasca | Dlasta
Valasca was a tyrannical Amazon warrior queen. She had the right eye and thumbs of all captured males removed (so as to make them useless in battle).